Geçen akşam kapı çaldı. Ali Deniz koştu açtı. Gelen yönetici, aidat alacak. Ali Deniz'e elindeki makbuzu vermiş, koşa koşa salona geldi, bi heyecanlı, elindeki kağıdı sallaya sallaya "Postacı geldiii!" :)) Niye gülüyosun sevgili okur, çocuk postacı mı gördü? Postacının şapkalı, özel kıyafetli olduğu zamanlar bize özgü. Bunlar "kargocu" çocuğu :)) Ben de çok güldüm ve izah ettim çocuğuma, gelen kişinin postacı değil, yönetici olduğunu ama kabullenmek istemedi :)) Ne çok beklerdim postacı yolu eskiden. Bir mektup arkadaşım vardı, bu dediğim 80'lerin sonlarına doğru. Ne heyecanlanırdım postacıyı görünce. Şehir içinde mektuplaşırdık bir de. Arzu yazardı bana tatillerde, ben de ona. Keşke saklasaymışım :( Neydi acaba o zamanki gündemimiz (az çok biliyorum aslında ama!) Nasıl ifade ederdik kendimizi şimdilerde okumak güzel olurdu :) Bak ne geldi aklıma Arzu deyince, geçen çocuklar albümleri çıkarmışlar. Benim albümlerimi, eski, teee çocukluk (yani çocukluk derken bir albüm içinde iki resim falan, o kadar diyim sana! Çekmemişler hiç :( ) ilkgençlik resimlerim. Onlara bakarken farkettim, eskiden insanlar birbirlerine vesikalık resim verirlerdi saklasınlar, albümde muhafaza etsinler diye. Misal Arzu ve Hülya'nın vesikalıklarını buldum, çıkardım albümden, Yalova'ya gidince göstereceğim onlara :) Eminim yoktur onlarda bu resimler :) Çok gülesim geldi bir yandan da, şimdilerde birbirimize arkasına not yazıp vesikalık verdiğimizi düşünsene. Sadece vesikalık da değil, annemlerin albümlerinde de bir sürü köyden tanıdık, arkadaş, akrabanın düğün resimleri. Önceden resim çekilmeye sülale boyu gidilirdi ya hani. İçinde sen olmasan bile o resimler sana da verilirdi hatıra diye. Hani siyah beyaz, hani küçük boy resimler biraz, hani kenarları tırtıklı, gelin hanımın saçlarından sarkan gümüş teller (hani dikkat etmezsen o teller ellerini de keserdi, gelin çiçeğinde de olurdu hani!) Var mı senin albümünde de? Yani senin değil de annenlerin? Dur bir dahaki posta o resimlerden birini koyayım :) Şimdilerde toplu resim çekilmek yok stüdyoya gidip. Fenerbahçe Parkı'nda, gelinle damat film çekermiş gibi, klip çekermiş gibi fotoğraflar moda. "Gelin gibi süzülmek!" deyimi de eskilerde mi kaldı sevgili okur ;)
Bak sen şu bücürün "Postacı" benzetmesinin aklıma getirdiklerine!
Geçen postta söylediğim barış sembollü pano bitti. Son hali böyle:
KEÇE YAPRAK Anchor Butik Dergisi'nin gelecek sayısında yer alacak "Yaprak" teması için bu hazırlık :) |
KEÇE YAPRAK Yaprak kalıbı için kaynak: PINTEREST Kalıbı fotokopide büyüterek kullandım ben. Sonrasında kurşun kalemle yaprağın damarlarını çizdim. Domino 8 numara ebruli yeşil iple işledim. Ve sonra yaprağın asıl sahiplerini yerleştirdim. Kokinalar koydum. Ki çınar ağacında ne işi var kokinanın diyeceksin. Öyle çok sevyorum ki o kırmızı çiçekleri, içimden geldi koydum :) Uğur böceği cam boncuklardan :) Çok seviyorum onu, öyle güzel, öyle tatlı ki, onları da kullanmaya kıyamıyorum hiç :) Sonra minik incilerle bir tırtıl yaptım. Hafif bombeli yaptım çünkü tam o esnada yürüyordu tırtılım :) Baş kısmına iki inci koydum. Onların iki yanına da tohum işi minik siyah gözler yaptım ama sen elbet görmüyorsun, hayal et bari :( Dur biraz daha anlatayım, kokina niyetine koyduğum o kadifeli gibi güzelim üç kırmızı boncuğun üstüne de böyle kırmızılı şeffaf boncuklar koydum ;) Sanki yaprağa çiy düşmüş gibi şeffaf beyaz boncuklar koydum ama onlara da iki minik kırmızı yaraşır dedim, ekleyiverdim onları da :) Geçen kış, yılbaşı süsleri için Rossman'dan fuzuli yere bir sürü süs almıştım ya, işte onlardan mantar ve çanı da bu yaprak için kullandım. Mantarın sapı olan teli büktüm güzelce, asma yeri de oldu böylece, diktim itinayla, hepsi bu :) Çok büyük bir zevkle yaptım bu yaprağı, ziyadesiyle basit ama aynı zamanda da ziyadesiyle ruhumu doyuran bir iş çıktı ;) |
Ne çok anlattım yine, çok vaktini aldım di mi, böyle olunca da vicdan yapıyorum :(
Mutlu geçsin hafta sonun deyip gideyim ben :) Kal sağlıcakla....