2019 okumaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2019 okumaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ocak 2020 Pazartesi

Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler

Bu kitap ilk olarak Koridor yayınlarından çıkmıştı.
O zaman da çok merak etmiştim ama asıl merakım bir Youtube videosu izledikten sonra oldu.
Genç adam bu kitaptan en sevdiğim kitap diye bahsediyordu.
Biri bir kitaptan en sevdiğim kitap diye bahsettiğinde hep çok merak ederim.
Sonra baktım Arkadya'dan çıkmış kitap.
Ooo dedim daha da okumayacaksam artık...


Kitapta bize olayları anlatan Julia'nın babası ortadan kaybolmuştur ve kızı ancak yıllar sonra peşine düşer babasının. Tek ilginçlik bu olsa diyeceğim ama gerçekçi bir gözle baktığımda çok uzak gelen başka şeyler de vardı. Gerçekçi tarafımı köşeye bıraktığımda ise güzel farklı bir hikayeydi diyebilirim.
Babasının izlerini takip edip Burma'ya vardığında ise babasına değilse de hikayesine ulaşacaktı.
buraya kadar anlattığım kısım girişi kitabın. Asıl olay tabii ki Julia'nın babasının hikayesi ve ona zerre değinmedim :)
Kitabın türü sizin ilgi alanınızsa bu kitabı da kesin seversiniz, birazcık bile bahsedip tat kaçırmak istemiyorum.

19 Ocak 2020 Pazar

Kabuğunu Kıran İnci

Kitabı okuyalı çok oldu, ne kadar kitap yorumlarımı güncel tutmak istesem de beceremiyorum.
Bundan da çok yakınıyorum herhalde.
Yazmasam da olmuyor, buraya yazmak çok işime yarıyor ama onu da şimdi anlatmayayım kitaba geçeyim.


Kitap bir batı hikayesi değil. Doğu hikayesi.
Kadın hikayesi.
Doğuda kadın olmak hikayesi.
Karakterlerimiz Müslüman. Mekan Afganistan.
Öyle olunca kitabın içinde barındırdığı acıyı tahmin edebilirsiniz.
İkili bir hikaye bu arada, Arkadya okurları olarak severiz bir geçmiş bir günümüz şeklinde ilerleyen işleri.

Günümüz hikayesinde erkek çocuğu olmayan bir ailenin, bir kız çocuklarını erkek kılığına sokup erkek işleri yapmasını okuyoruz. Kitapta anlatıldığına göre Afganistan'da kızları olmayan ailelerin yaptığı bir uygulamaymış bu: Bacha posh.
"Bacha posh"luğuyla özgürlüğü doruklarında yaşayan Rahima'nın erkek arkadaşlarıyla şakalaşmasını gören annesi bu işe son vermesi gerektiğini fark edip babasına şikayet edince olay Rahima'nın genç yaşta evlenmesine kadar ilerler.
Geçmiş hikayemiz ise Rahima'nın annesinin anneannesi(ydi galiba). Çok çok acıklı bir hikaye.
Acıklı hikayelerden çıkan savaşçılar aslında ikisi de.
Bol bol sinir harbi yaşayacağınız hüzünleneceğiniz bir roman bu.
Ama kayıtsız da kalamayacağınız bir tür.

22 Aralık 2019 Pazar

Senden Önce Ben

Bu var ya kaç yıl önce aldığım kitap.
Herkes okudu bir ben kaldım ama ısrarla da okumadım hani.
Kitaplığımın en üst rafında olmasından kelli -ki bir sürü pegasusla bekliyordu o da, bir türlü elim gitmiyordu aslında pek görmediğimden unutmuş bile sayılırdım. Ancak hani en son bi' kitap temizliği havalandırması yaptım ya, o zaman bu rafı da daha görülebilir hale indirdim. Sonra da okumaya başladım işte! Yaaaaahooooo!!!


Kitap beklediğim gibiydi. Bayılmayacağım baştan belliydi :) Sıkılmayacağım da. Öyle su gibi akıp gitti. Ne acıdan ne gülmekten ne de başka bir yönden öldüm kitaba :)
Ama rahat okunur kitapların kıymetini de bildiğimden tavsiye ederim. Eminim aranızda bayılacaklar da vardır bence. Kıps;)

16 Aralık 2019 Pazartesi

Alice Harikalar Diyarında

Son kitap alışverişimi görmüş müydünüz?
İşte o zaman almıştım bu kitabı ve çok bekletmeden okudum.
Niye bu kitabı okumak için bu kadar ısrar etmişim bilmiyorum. Oldum olası Alice'i sevmem ki ben. İnsan bilmediği bir şeyleri nasıl yiyip içer, bilmediği yerlere nasıl bu kadar rahat girip çıkar, düşündükçe gerilirdim hatırladığım kadarıyla.
Bildiğim hatırladığım Alice'miş. Gene sinir oldum :)
Bir ara da filmini izleyip sinir olayım :))


23 Kasım 2019 Cumartesi

Kalbimin Can Mayası

Bir Cihan Kafes
Unutursun
Üç Kız Kardeş

İclal Aydın'ın dördüncü romanı hakkındaki yazımı okumadan evvel öncekileri okumak isterseniz, yukarıdaki linkleri tıklayarak o yazılara ulaşabilirsiniz.
Ama yok ben onları önceden okudum diyorsanız devam edelim.


Üç Kız Kardeş devam edeceğinin sinyalini vererek bitmişti hatırlarsanız.
Ooo Türkan'ın hayatı incelenecek herhalde ama öyleyse keşke bu kitapta hiç değinmeseydi, diye düşündüğümü çok net hatırlıyorum. Çünkü bir kitaplık bir hikayeydi aslında onun da yaşadıkları.
Ama kitap Rüçhan Hanım ve Defne karşılaşmasıyla değil bir gazete yazısıyla başlıyor.
Hikaye güzel ama asla anlamadım bu yan hikayenin gerekliliğini. Neticede Türkan artık evli.
Kitap aynı yazarın köşe yazısıyla da bitiyor bu arada.
Neyse hemen sonrasında tanıdık karakterler çıkıyor karşımıza. Üç Kız Kardeş ile tanıştığımız karakterlerin hayatında neler olmuş neler bitmiş diye okumaya başlıyoruz. Biraz ondan biraz bundan.
Karakterler giderek arttığından sadece birinin hikayesi odakta olmuyor aslında.

Nasıl anlatsam ya çok eleştirmeden ama..

Beni tam da bu yüzden pek sarmadı aslında. Hepsinden biraz bahsedeceğim derken çok gereksiz bölümler eklenmiş, bazı kısımlar zorlama olmuş gibi hissettim. Mesela Dönüş ve Serdar'ın... spoiler olacak ama söyleyeyim mi? Ne gerek vardı kısaca o bölüme?
Hatta umarım devam etmez bu seri diye düşündüm.
Bir de şey vardı bu kitapta bak, diğer kitaplarda olmayan. Birden bakıyorsun bir olay olmuş hayda ben mi kaçırdım bu ne zaman oldu deyip devam ederken hee diyorsun böyle mi olmuş olayı kavrıyorsun ama belki de çok endişelendirecek belki çok duygulandıracak sahneleri üstün körü geçiyorsun. Kitap teslim süresini de geciktirmişti İclal Aydın acaba sıkıştırdılar da kadıncağız rahat rahat yazamadı mı? Bunu da düşündüm valla.

Ve sondaki -isim vermeyeyim hadi spoiler olmasın diye ama- birini anma töreni bana yabancı filmlerde gördüğümüz cenaze törenlerini anımsattı. Düğünlerimiz bitti cenazelerimizde artık ecnebiler gibi olacak sanırım. Bu kitapla başladık buna bence. Halbuki bu sahne çok gerekli idiyse şöyle bir şey; kalabalık bir akşam yemeğinde birden bir türkü/şarkı çalsa, oradakilere onu hatırlatsa başlasalar ondan bahsetmeye kah duygusal kah komik anılar paylaşsalardı, bizim karakterlere çok daha iyi gitmez miydi?.
Benim düşüncem bunlar tabii.
Bir diğer düşüncem de şu. İlle devam edecekse sıradaki hikaye Feride'nin olsun ♥

13 Kasım 2019 Çarşamba

Göl Evi

Kararlıyım okuduğum kitapları bloga koyacağım.
Eskiden her hafta bir kitap postu girerdim de gene de yetiştiremezdim.
Şimdi yazmadığımdan ötürü bayağı birikmiş kitap yorumlarım ama sene sonu geldiğinde hedefimi yakalar mıyım bilemiyorum?

Göl Evi, Pegasus yayınlarından çıkan bir roman.
Pegasus, benim herhalde en az okuduğum ya da şöyle diyeyim en az tercih ettiğim bir yayın evi.
Çok fazla reklam çok fazla pohpohlama ile en fazla hayal kırıklığına uğradığım da yine aynı yayın evi.
Bıkmadan her pegasus okuduğumda bunu da dile getiriyorum biliyorum!
Gene de bana hediye gelecekse en risksiz alınacak kitaplar bu yayın evinden çıkan oluyor haliyle.
Evet hediye geldi bu kitap bana birkaç yıl önce. Anca okuyorum Baharcım ya görüyor musun?


Kitap kapağı sizde neyi çağrıştırıyor bilmiyorum ama bana hiç polisiye çağrıştırmıyordu.
Daha romantik, kavuşulamayan aşklar gibi gibi bir şeyler beklerken bir aile dramı ve polisiyenin içine girdim.
İkili bir hikaye, geçmiş ve günümüz. Günümüzdeki hikayede dedektif yürüyüş yaparken rastladığı eski evin ve sırrının peşine düşüyor. Evet doğru bildiniz geçmiş hikayede de evin görkemli zamanlarını okuyor bu ev nasıl oldu da o hale geldi diye düşünüyoruz.
Her polisiyede olduğu gibi dikkatimizi dağıtmak için oldukça gereksiz detaylar okuyoruz.
Benim okumaktan hoşlandığım bir tarz değil.
Yine de kötü diyemem. Sıkılmadan 534 sayfayı okudum.
Tarzınıza uygunsa severek okuyacağınızı düşünüyorum aslında.

5 Kasım 2019 Salı

Evden Çok Uzakta


Ay ben bu herkesin bayıldığı Kristin Hannah'ı da yeni okudum biliyor musunuz?
Hem de bu da yıllardır kitaplığımda bekliyordu. Ona rağmen yani evet.
Aman iyi ki acele etmemişim. Çok beğenmedim yani. Kitap çok uzun, çok detay, detaydan da ziyade bitmeyen bir olay örgüsü tam şöyle olacakken böyle başka bir şey.. ayy gına geldi. Bir de Amerikan askerleri propagandası..
Okurken paylaştığımda da o kadar zevkine güvendiğim arkadaşım ay bayılacaksın şöyle seveceksin böyle seveceksin dediği için oh dedim iyi ki okuyorum ama resmen yıkım oldu benim için.
Ben sevmedim hakikaten. Ön yargılı değildim, beklentim de tavan değildi ama gene de beğeneceğimi düşünüyordum. Benim için doğru kitap değildi. Ama sizin için olabilir tabii. O kadar beğeniliyor ki bu yazar. Onun altını çizelim.
Bende bir kitabı daha var sanırım onu elime almam için birkaç yıla ihtiyacım var :)

22 Ekim 2019 Salı

Huzursuzluk


Gazeteci İbrahim, gazetede gördüğü çocukluk arkadaşının ölüm haberiyle soluğu Mardin'de alır.
Mardin'de vurulan ama Amerika'da ölen arkadaşının hikayesine girdikçe araştırır araştırdıkça çıkamaz. Yine arkasında bıraktığını sandığı anıları ve kendiyle de yüzleşir.

Ay niye böyle arka kapak yazısı gibi yazdım bilmiyorum.
Bu tip bilgilere herhangi bir yerde ulaşabilirsiniz. Benim yorum genelde bu yönde olmaz değil mi?

Zülfü Livaneli kalemi sağlam ve akıcı. Seveni de çok. Ben de şimdiye kadar okuduklarımı hiç sıkılmadan okudum. Bir dk ya birini yarım bıraktım ama ona da doğru zamanı bulursam tekrar şans vereceğim. Her kitabında olduğu gibi yine beni rahatsız eden yanları da oldu. Onları da kendime saklıyorum.
Çok ince, zaman zaman aceleye mi getirmiş ne hissine kapılacağınız, ama bence beğeneceğiniz bir kitap.

7 Ekim 2019 Pazartesi

Dostluk Ekmeği

Ya kitap o kadar uzun süredir ama o kadar süredir bende okunmayı bekliyor ki..
Yani bu okunmayan kitaplar beni nasıl rahatsız etmesin?
Bir süredir sırf senelerdir raflarımdan okunmayı bekleyen gariban kitaplarımı okuyor ve yeni kitap almıyorum.
Yeni bir kitap okuyacağım zaman ruh halime göre birini seçiveriyorum.
Genelde yorgunken, bir şey izlemek/düşünmek istemediğim zamanlarda hemen kitaplara sığınıyorum.
Bu kitabı, ben bu kitabı ne güzel okurum, diyerek sonunda çıkartıp okudum.


Tahmin ettiğim gibi ben yormadı, sıkmadı, beni başka bir ülkede yabancı birilerine önce komşu sonra arkadaş etti sonrasında da sıcaklıkla bu dünyaya gönderdi.

Amiş dostluk ekmeği diye bir şey varmış gerçekten, çok lezzetliymiş evet ama yaptığın zaman o kadar fazla hamur elde ediyormuşsun ki başkalarına da vermen gerekiyormuş.

Oğlunu kaybettikten sonra, ailesinden ve arkadaşlarından kendini soyutlayan Julia'nın, bir gün evin kapısında amiş dostluk ekmeği ve mayası bulmasıyla değişen hayatını anlatan sıcacık bu romanı okumanızı tavsiye ederim.

2 Ekim 2019 Çarşamba

Kekeme Çocuklar Korosu | Ve Sen Kuş Olur Gidersin


Tarık Tufan'ın imza gününden sevdiğim iki insan için aldığım kitaplardı bunlar ve onlara hediye etmeden evvel kendim okumalıydım :)))
Evet bunu sıklıkla yaparım hediye aldığım kitapları önce ben okurum :)
Bunları da rafta okumayı bekler halde unutmuş muyum?
Aldıktan bayağı uzun bir süre geçtikten sonra asıl sahiplerine verebildim.

Kekeme Çocuklar Korosu, Tarık Tufan'ın ilk kitabı. Bu yüzden önemli ve ilgi çekici ismiyle merak uyandırıcı. Ama hayır! Kim kaç kişi bu kitabı okuduğu için Tarık Tufan'ı okumuyor? Evet o derece Tarık Tufan'la tanışmak için yanlış bir kitap.


Ve Sen Kuş olur gidersin ise başka.. Hikaye ya da roman değil ama ama güzel işte.
Çok güzel.
Tekrar tekrar okunabilecek bir kitap.

23 Eylül 2019 Pazartesi

Mevsim Hep Sonbahar

Bu yaz sonu, uzun zamandır rafımda okunmayı bekleyen kitaplar açısından oldukça verimli geçti.
Bilmiyorum beni instagramda veya twitterda takip ediyor musunuz ama orada kitapları böceklenen birilerini paylaşmıştım ve ondan sonra kitapyurdundaki siparişimi iptal etmiş, evdeki kitaplarımın neredeyse yarısını hibe etmiş, bir daha kitap alamam herhalde demiştim.
Bu vesileyle evde okunmayı bekleyen kitaplar arasından seçip seçip okudum.
Kitap okumaktan vazgeçecek değildik herhalde ;)

Mevsim Hep Sonbahar belki 4-5 yıldır okunmayı bekleyen, güzel çıkacağını hissettiğim ama bir türlü başlayamadığım kitaplardan.
Doğuda, İran'da geçen bir hikaye olduğu için daha da merak uyandırıcı. Nitekim storlerde paylaştığımda birçok soran oldu.
Ama kısaca bir kitaba güzel ya da kötü diyemem ki, veya hiç tanımadığım/zevkini bilmediğim birine oku ya da okuma diye kestirip atamam ki.. Blog yazıları bu yüzden var!


Roman 1970'ler İran'ında geçiyor ve bir kadın karakterin ağzından anlatılıyor. Çok akıcı ve hiç sıkmıyor ancak başlarda acayip sinirlendim.
Dini kullanan tüm cahil ve pis işlere değinmiş ama doğrusunu da söylememiş. Açıkçası din düşmanları için bu din işte böyle diye gösterecekleri bir kaynak gibi geldi.
Zaten İran'da yasaklanmış ama aksi gibi batıda da acayip tutmuş bir roman.

Kitabı bitirdikten sonra ise fikrim biraz değişmişti.
Güçlü bir kadın vardı kitapta. Bahaneden, beklentiden uzak, çalışkan ve her şeye rağmen umutlu.
Azıcık bilgi sahiplerinin ise evet böyle insanlar var ama bu dinin suçu değil çünkü din bu değil diyebileceğini düşünüyorum.

Spoiler vermek istemem ama, sonu bari böyle olmasaydı...

9 Eylül 2019 Pazartesi

Günübirlik Hayatlar

Ben Irvin D. Yalom çok severim.
Yazarla belki onlu yaşların sonunda belki yirmili yaşların başında tanıştım, bilemiyorum ama her ikisi de oldukça uzun zaman önceye tekabül ediyor.
Birçok kitabını okudum ve en sevdiğim kitaplar arasında yazarın Nietzsche Ağladığında romanı da yer alır.

Uzun zamandır bu yazarı okumuyordum ve bu hasretliğe bu kitapla son verdim.
Yazarın gene yaşanmış terapilerinden kesitler yer alan bu kitapta nedense ben aradığımı bulamadım. Çok basit hatta sıradan geldi.
Oysa Aşkın Celladı mesela, öyle miydi?
İlk okuduğumda gerçekten çok genç olduğumdan mı yoksa bu kitap önceki okuduklarım gibi iyi değil miydi emin olamıyorum. Gençken okunan/izlenen/yapılan her şey çok daha etkileyici değil mi sizce de?

3 Eylül 2019 Salı

Bir Vaizenin Günlüğü

Off ne zamandır kitap yorumu yazmıyordum!
Önceden instagramda her okuduğumu paylaşırdım, ne yalan söyleyeyim özellikle kitap paylaşımlarının az beğenilmesi beni üzüyor, çünkü beni takip eden kimselerin okuyan kesim olduğunu düşünüyordum hep.
Instagramda kitap paylaşımlarını azalttım ama bayağıdır blogda da yazmamışım onu fark ettim. Halbuki ben bazen bu kitabı okudum ama hatırlamıyorum dediğimde blogu açıp gerçekten okudum mu diye kontrol ediyorum. Bazen konusunu hatırlayıp aa çok güzeldi derken bazen de hatırlayıp ay bunu elden çıkarayım diyorum.
Bu anlattıklarımın kitapla alakası yok tabii.
Sadece buraya yazdığım her şeyi başta kendim için yazdığımı hatırlatıyorum yine kendime!


Fatma Bayram, Ramazan ayında mukabele sonrası yaptığı tefsir ses kayıtlarını dinlemek suretiyle tanıştığım bir vaize.
İnsanlar vaizeliğin bir meslek olduğunu bile bilmediği dönemden beri vaizelik yapıyor. Ay bu kısmı okusa belki benden dinazor gibi bahsetmiş derdi :) Öyle de esprili, eleştiriye açık biri. Ama bu bir eleştiri değil tabii, zira kendisini çok kısa süredir takip etmeme rağmen pek seviyorum.
Ses kayıtlarını dinlerken bir an bile sıkılmadım. Tam benim kafamda diyordum güncel meselelere girdiğinde. Ya da hmm, demek bu konuda biraz daha yumuşak davranabilirim..

Haddim olmayarak biraz öyle olmak istiyorum ben. Öğretmenim neticede. Çocuklar derslerimde sıkılmasın, derslerimi iple çeksin ve gerçekten bir şeyler öğrensinler istiyorum.
İşte bu kitapta bu hitabet yeteneğinin ya da bilgilerin, yani başarının şans eseri olmadığını görüyorsunuz.
Neler okumuş, nerelerden alıntılar yapmış, o kadar ilgi çekici ki!
Dindar insanın olması gerektiği gibi olan örnek aldığım biri Fatma Bayram.
O yüzden bu kitabı okumak benim için önemliydi.
Instagram storylerde paylaştığımda da kitaba etkileşim yüksek oldu. Onlara dediğim gibi; tanımayanlar için değil de Fatma Bayram'ı az çok tanıyan kişiler için tavsiyemdir.

3 Ağustos 2019 Cumartesi

Amok Koşucusu

Vay canına Viyana'dan sonra yazmaya nasıl ara vermişim.
Dedim size Viyana Kalbimde yaradır diye.. sızısı bir süre yazmama engel olduysa demek ki..
Gezi yazılarına bir kitap yorumu sıkıştırayım çünkü burası da instagram hesabım da uzun süredir kitapsız kaldı ki bu beni üzer.

Geziye 3 arkadaş gittik, hepimiz yanına diğerlerimizin de okumadığı bir kitap alması konusunda anlaştık. Ben ortak arkadaşımızdan bir kitap aldım bunu getiriyordum dedim. Sağ olsun onlardan gelen iki kitap da benim okuduğum iki kitaptı.

Bir ara bir hocadan ödünç kitap aldım ama acayip uykumu getirdi. Kitabı yarıladım ama bitirmedim bitirince onu da yazarım.
Bu kitap ise önde oturan yolculukta kitap okuyamayan iki hocadan ödünç aldığım bir kitap.
Bu arada eskiden benim de yollarda okuyamadığımdan ve bunu nasıl aştığımdan bahsederek onları gaza getirdim. Ve biliyor musunuz gezi sonunda en yolda okuyamam diyen hoca bile iki kitap bitirmişti.
Seyhan bize de öğret yolda okuyabilmek için ne yapalım diyenleriniz varsa; yolda kitap okumak ya da okuyamamak isimli yazıma göz atabilir.

Amok Koşucusuna gelirsek, Stefan Zweig'ın aşina olduğumuz türde uzun öykülerinden.
Kitaptaki kahramanımız bir gemide birinden hikayesini dinler, hikayedeki gizemli kişi bir doktordur, kendisinden yardım isteyen bir kadına doğru zamanda uzatamadığı yardım eli için vicdan azabı duymaktadır.
Hikayenin detaylarını doktor anlatırken, Amok Koşucusu kime denirmiş onu da öğreniyoruz.
Stefan Zweig'ı tanıyanlar için kendilerini şarşırtmayacak, tanımayanlar için güzel bir tanışma olacak bir kitap.

19 Haziran 2019 Çarşamba

En Mavi Göz


İşte okumaktan hoşlanmadığım tür.
Böyle depresif, sert kitapları sevmiyorum.
Irkçılık üzerine yazılmış ödüllü bir kitap bu. Ben de o yüzden almıştım. Hani Duyguların Rengi gibi sonunda "işte bu be!" dedirtecek falan..
Ama yok.
Baştan sona karamsarlık, yokluk, aşağılama.. bir de bahsetmek istemediğim kısım.
Bu kitaplar sizin olsun, bana pembe kapaklı yazın serin kışık sıcak tutan kitapları verin.

28 Nisan 2019 Pazar

Gülümse Anılara

Geçenlerde Sakarya'ya gittim.
Elimde okuduğum birkaç kitap olmasına rağmen yol için başka bir kitap seçmek istedim.
Yolda kapılıp gideceğim, dikkatimi toplamak için zorlanmayacağım bir kitap olsun, diye düşündüm.
Çünkü yolda artık midem bulanmasa da, dikkatim çabuk dağılıyor.
Bir Arkadya kitabı seçeceğim belliydi ama hangisini seçmeliydi?
Instagramda takip ediyor musunuz bilmem ama son zamanlar yaptığım kitap temizliğinden sonra eski kitaplarım da görebileceğim şekilde ortaya çıktı. Ben de yıllardır rafımda okunmayı bekleyen bu kitabı seçmiş oldum.


İyi ki seçmişim. Nasıl sevdim tarif edemem. Yol için doğru kitap, benim için doğru kitap.
Çok sevdim ya okudukça daha da sevdim.
Bir dergide editörlük yapan Marisa'nın ağzından dinliyoruz olayları. Marisa kah geçmişe gidiyor kah günümüzden bahsediyor. Aslında daha kitabın ilk başlarında çok şaşırtıcı bir olay oluyor bundan bahsetmek kesinlikle spoiler olmaz ama ben gene de okuyacak kişiler için de sürpriz olsun isterim.
Arkadaşlık ve aile ilişkileri üzerine empati duygunuzu arttıracak, makalelerde değindiği kısımlardan birçok şey öğrenebileceğiniz bir kitap.
Çerezlik denebilen kitaplardan bile neler neler öğreniyor insan.
Ah iyi ki okumuşum.
Arkadya kitap seni seviyorum ♥

6 Nisan 2019 Cumartesi

Kapıyı İçeriden Kilitledim

Kitaptan evvel kitabın hikayesini anlatmama müsaade edin lütfen.
Ben Fotoğrafçılık okuyorum şu anda ve bir paylaşımımda yok mu benden önce okuyup da bana fotoğrafçılık kitaplarını yollacak diye sormuştum.
Sonra Hande yazdı bana. Öncesinde tanımıyordum kendisini. Meğer bitirmek üzereymiş, ben yollarım dedi elimdeki kitapları ♥
Delicesine mutlu oldum. Kitaplardan sebep değil sadece, tanımadığım birinin bana böylesi bir iyiliği yapması çok etkiledi açıkçası.
Bir koli kitap gönderdiği yetmiyormuş gibi Hande'nin bir de bu kitabı ve kendi elleriyle hazırladığı çizimleri de göndermişti. Hepsi çok kıymetli. Beni ne kadar mutlu ettiğini cidden kelimelerle anlatamayacağım!
Hande bu satırları okuyorsan, sen bile ne denli mutlu ettiğini bilemezsin ♥


Kitabımıza dönersek.. Kitap bir yazarın ağzından anlatılıyor başlarda. Ev sahibi kendisinden yazdığı günlüğü elden geçirip basmasını istiyor ama yazar bu şekilde çalışmadığını söyleyip kabul etmiyor. Daha sonra ev sahibinin ısrarı üzerine sadece bi' bakar düzenlenecek yer varsa düzenlerim ama o kadar diyor ve biz bundan sonra ev sahibinin hatıratını okumaya başlıyoruz.
Yaşadığı aşkına ve aşkına duyduğu özlemi.
Kitap bana eski zamanlar yazılmış olduğu hissini verdi, çok güzeldi. Sonu hariç. Sonunu anlamadım desem daha doğru :))
Siz de okursanız beğenirsiniz diye düşünüyorum. Belki biri bana sonunu da açıklar :)
Handecim.. gözlerinden öperim ♥

10 Mart 2019 Pazar

Liseden Arkadaşlar

Mahalleden Arkadaşlar isimli kitabı okuduğumdan beri aklımda olan bu kitabı en son yapmış olduğum kitap alışverişinde nihayet aldım.
Videoyu izlediyseniz bilirsiniz ilk bu kitabı okuyacağımı söylemiştim.
Şu videoyu da izlediyseniz ilk onu okuduğumu bilirsiniz.
Ama nasıl okumak. Kahkalarla.


Kitabımız Mahalladen Arkadaşlar kitabındaki karakterlerin lise dönemini anlatıyor. Mutlaka öncesinde Mahalleden Arkadaşları okuyun arkadaşlar atlamayın!
Çok esprili, belki bazen abartılı ama çok eğlenceli bir kitap. Selçuk Aydemir'in kalemine sağlık ♥ Devam etsin yazmaya.
Fakülteden arkadaşlar beklerken ben Sektörden Arkadaşlar çıktı bile. Keşke üniversite kısmını atlamasaydı da daha fazla okuyacak Selçuk Aydemir kitabımız olsaydı.

Bu arada sizlerin de kitap alışverişlerinizde görüyorum ve çok  mutlu oluyorum.

4 Mart 2019 Pazartesi

Şubat Ayında Okuduklarım

Şubat ayında okuduklarıma toplu bir göz atıyoruz.
Umarım hepsini tek tek blogda yazmaya da fırsatım olur.

Bakalım neler okumuşum?



Siz neler okudunuz? Okuduklarım arasında okuduklarınız  var mı?

20 Şubat 2019 Çarşamba

Algernon'a Çiçekler

Bu kitabı Youtube videolarımdan birinin altına yazılan yorum sayesinde aldım ve okudum.
Yorum sahibi okuduğum kitabınları niteliksiz bulmuştu kısaca. Ama önerileri güzeldi ben de bilindik önerilerinden ziyade bilmediğim bu kitabı hespiburada alışverişimde kargoyu bedava getirmek için aldım :)
Hepsiburadayı seviyorum :)

Kitap da korktuğum gibi değil de sevdiğim tarzda çıkınca çok memnun oldum.
Korktuğum gibi derken?
Okuduğum kitaplara kitap mı buedebiyat mı bu dendiği için edebiyat nasıl bir şeymiş diye korkmuştum işte.
Açıkçası tam da okuduklarım ayarındaydı bana göre.


Konusuna gelelim konusuna.
Zeka geriliği olan, mutlu ama öğrenmeye aç karakterimiz Charlie bir deney için gönüllü olur. O da akıllı olmak istemektedir ve bu uğurda beyin ameliyatı geçirir.
Tüm kitabı Charlie'nin durum raporları ve günlüklerinden takip ediyoruz.
Başlardaki yanlış kelimeler, düşük cümleler tabii sıfır imla ile tuttuğu raporların yerini özenle yazılmış günlüklere bırakmasını takip ediyoruz.
Algernon ise Charlie'den evvel bu ameliyatı başarıyla geçirmiş bir fare.

Bu kadar işte. Çok güzeldi bence, tavsiye ederim.