Biraz sinirliyim. Allahım, gazete okuyamıyorum. Gazetelerin ne kadar taraflı, ne kadar patrona yalakalıkla ve ne kadar bilgi ve araştırmadan yoksun yazıldığını gördükçe hakikaten nefret ediyorum bütün gazetecilerden. Evet bütün gazetecilerden. Okuduğum hiçbirşeyin gerçekliğine inanmıyorum. Bazı istisnalar hariç. Şöyle açıklayayim:
Konu eğer birebir herhangi bir vatandaş ile ilgili ise veya bahsi geçen olay kesinlikle kendini patron veya politikacı zanneden birtakım zavallılarla alakalı değilse, işte o zaman okuduğunuz o haber muhtemelen doğrudur. Örnek vererek biraz açayim bu konuyu; Münevver Karabulut cinayeti ve ayrıntıları, Hidayetin NBA başarısı, buzulların erimesi, İsviçreli bilim adamlarının sıçmayı tamamen kaldıran hap üretmesi falan gibi.
Bakın bu saydıklarım istese de kimseye dokunduramayacak haberler olduğu için basına aynı şekilde yansıyorlar. Şimdi bu örneklerin tersini düşünelim. Neler taraflı haber haline geliyor?
Zahid Akman'ın sunduğu sahte belge, Metrobüslerin akıbeti, 3 yaz üst üste asfaltlanan TEM otoyolu (muhtemelen bu yaz da asfaltlarlar), internet sansürü, Kadir Topbaş'ın karıştığı söylenen yolsuzluklar, elektrik zammı, IETT zammı, dış politika ile ilgili herhangi bir haber ve bunun gibi. Saydığım örnekleri gazete gazete ayırarak düşünürseniz emin olun ne demek isteyeceğimi çok iyi anlayacaksınız. Mesela Deniz Feneri yolsuzluğu X gazetede nasıl anlatılıyor ve Y gazetede nasıl anlatılıyor, hatta belki anlatılmıyor bile.
Bütün bunlar bir yana, çok sevdiğimiz futbol ve futbol gazeteciliği, etliye sütlüye fazla dokunmuyor gibi gözükmekle beraber, aslında dönen para anormal miktarlarda olduğu için "anlayış özürlü, zavallı, yalancı, aldatıcı, üçkağıtçı, provokatif" sıfatlarını en çok hakeden gazetecilik kapsamına giriyor benim için. Örnek mi? Alın size örnek:
Eto'o Operasyonu: Transfer çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde sürdüren Fenerbahçe, Barcelona'nın golcüsü Eto'onun peşine düştü.
Kelime kelime inceleylim:
1. Eto'o - Ulan Eto'o nun Fener'de ne işi var? Siz adam mı seviyosunuz, biz gerizekalı mıyız? Eto'o denen adam bu sene etrafta kupa bırakmayan Barcelona'nın birinci forveti. Tahmini değeri 42 milyon Euro adamın ya.
2. Operasyonu - Savaşa mı gidiyoruz? Ne operasyonu? Operasyon ya ameliyat masasında olur ya da savaşta. Sokun ince ince provokatif çomaklarınızı, dönüp dolaşıp size patlayacak bunların hepsi.
3. Büyük bir gizlilik - Ulan adamlar hakkında bir gazete sayfasınızda en az 15 tane adamı alacaklar diye haber çıkartıyorsunuz, bunun nesi gizlilik içinde? Bu kadar gizliyse siz ne kadar muhteşem gazetecilersiniz ya. Tövbe tövbe.
Senderos Yedekte: Lucas Neil ve Melberg ile ciddi şekilde ilgilenen Galatasaray, bu oyuncularda bir pürüz çıkma ihtimaline karşılık Philippe Senderos'u yedekte tutuyor.
1. Lan kültürsüz ayı, Lucas Neill iki "l" ile yazılır. Ulan araştırmaktan uzak böcek, Mellberg de iki "l" ile yazılır. Ya adam haber yazıyor, iki futbolcu adı atıyor götünden, onları da yanlış yazıyor.
2. Pürüz çıkma halinde - Tabi çıkacak pürüz, götünden atıyorsun çünkü haberleri, sayfa yetersiz kalınca da Varan bilmemkaç diye doldurup boş yeri 3. bir topçu adı daha atıyorsun.
3. Yedekte tutuyor - Ha evet tabi tabi, Senderos da Milan'da falan oynuyor ama bakma, futbolu Galatasaray'da bırakmak istediği için yedek tutabilirsin yani 24 yaşında adamı. "Sen bekle abi" dersin, "2 tane adam var, alamazsak seni alırız artık" napalım" dersin dimi?
Savaşa Hazırlanın: Alman Hoca'nın aybaşına kadar futbolcuların iyice dinlenmeleri geretiği ve kamp sonunda hepsinin asker gibi olacağını söylediği belirtildi.
1. Savaşa hazırlanın: Cümle zaten tamamen devrik de esas konu şu: ya bir teknik direktörün futbolcularına "savaşa hazırlanın" deme ihtimali var mı ya, hem de sezon öncesinde? Varsa bile herhalde dünya kupası finalinden evvel falan söyler, o da İngiltere Almanya maçı falan olacak yani.
Aklı sıra burada haberi hazırlayan gazeteci müsvettesi Fener taraftarına incenden "İşte efendim, takımımız yeniçeri ordusu gibi olacak, önüne geleni yenecek, yenemezse dövecek, her türlü hakkı olanı alacak" diye mesaj vermeye çalışıyor. Bütün sezon boyunca yiyeceği ekmeğin tohumlarını atıyor.
2. Belirtildi: Bakın bu önemli bir nokta. Bu tip gazetelerin hiç ama hiçbirinde kesinlike haber hazırlayanın bu bilgileri nereden aldığını belirtmeye ihtiyacı yoktur. Gazetede bir sayfada aşağı yukarı 50 kere "öğrenildi, belirtildi, ifade edildi, söylendi" gibi kelimeler kullanılır. Burada da bu kullanımı görüyoruz.
Futbolun bir savaş olduğunu kafalarımıza sokmak, olay çıkartmamızı sağlamak isteyen, her çıkan kavgada, her ölen taraftarda, her küfürlü tezahüratta kendilerinden birşeyler bulup salyalar akıtarak zevk çığlıkları ile anıran futbol medyası, futbol literatürüne inatla birtakım "savaş" terimlerini sokmaya çalılşıyor. Tamamen sallamasyon haberler yapıyor. Basın sadece futbolda değil, her noktasında çürümüş ve bilgisizlikten bitmiş durumda. Halk bunu farketmiyor hala, hala o gazeteler alınıyor, o televizyonlar seyrediliyor, hala o haberlere inanılıyor, yorumlar yazılıyor.
Uzun ve biraz da dağınık bir yazı oldu, ama neler hissettiğimi umarım biraz anlatabilmişimdir. Ben artık okumak, izlemek istemiyorum böyle haberleri. Doğru haber duymak istiyorum. AKP densin istiyorum, AK Parti değildi çünkü onun adı senelerdir. Birden bire dönüp her yere AK Parti yazan gazeteleri görmek bile istemiyorum. Hoşlanmıyorum artık bunlardan. Gerçekleri istiyorum.
Saygılar.