Hafif ılık bir akşamüzeri.. Yolda yürüyorsunuz... Sağlı sollu dükkanların ışıkları yanıyor yavaştan... Eve götürebileceğiniz tatlı alternatiflerine bakmak için bir tatlıcının vitrininde duraklıyorsunuz.. "Fıstıklı baklava mı alsam, şöbiyet mi? Babam Sütlü Nuriye sever..." Tam o anda isminizin telaffuz edildiğini duyuyorsunuz... Kafanızı kaldırdığınızda gördüğünüz sima.. Tanıdık ama tam değil.. Saniyeler geçiyor, sisler dağılıyor... Siz de bir isim sayıklıyorsunuz... 317 Ahmet... Yaramaz Ahmet... Futbol oynarken abisinin eski püskü eşofmanını giyen Ahmet.. Beğendiği kıza hediye vermek istediğinde, annenizin hediyesi kolalı mendili veren Ahmet... Bir yaygaradır kopuyor... Sarılmalar, uzaklaşıp bi daha bakmalar falan... Eve yemeğe buyur ediliyor.. Anne gördüğünde inceden duygulanıyor... Baba askere gitmediğini öğrendiğinde Ahmet'i inceden azarlıyor... Mendil verilen Ayşe'nin şimdi evlendiği konuşuluyor.. Sütlü Nuriye'ler yeniliyor, orta şekerli Türk kahveleri içiliyor.. Ve son sarılmayla Ahmet bir başka tesadüfe kadar, gidiyor...
Çok mu geride kaldı bu sahneler acaba? Bir tık ötesinde, yolda görse selam vermekten kaçınacak, onca kargaşalı hayatın içinde eski anıları hatırlamaya güç yetiremeyeceğinden hiçbir tesadüfe yer vermemek adına kafası önünde yürüyen milyonlarca insan, çarpışma ihtimaline karşı kendinden farklı yönlere yürüyen merdivenlerden geçerek bir tık ötede mazideki tüm unutmak istediklerinin dünyasına açılıyor.. Canlısına gücünü yetiremediği sanal kucaklaşmalar, canımlar cicimler yaşıyor.. Herkes birbirini yıllar sonra buluyor, saniyeler sonra unutuyor... Artık insanlar çoğunlukla sosyalliklerini ve nostalji gereksinimlerini listelerindeki arkadaş kalabalığıyla pekiştirip, egolarını anne sütüyle besliyor..
Peki bunlar hiç mi işe yaramıyor? İnsanların para, zaman ve kişisel huzur dengesini yakalamaya çalışırken girdikleri boğuşma içerisinde ancak bunlarla yetinmek zorunda kalıyor.. Gücü buna yetiyor... Arkadaşlarının fotoğraflarına bakıp hafızalarındaki resimle arasındaki 7 farkı bulmaya uğraşarak mutlu oluyor.. Tesadüfler giderek azalıyor, "tık tık"lar artıyor.. Birbirine asla koklanamayacak çiçekler göndererek eğleniyor.. Kah vampir oluyor birbirini ısırıyor, kah grup olup miting yapıyor..
Hayat giderek değişiyor ve son 30 yılda doğanlar inanılmaz hızlı değişimlere şahit olarak büyüyor... Bize de orta şekerli Türk Kahvesi olarak bir Facebook almak kalıyor... 40 yıl konuşulacak olmasa da...