30 Aralık 2007 Pazar

KİRPİKTEKİ GÖZYAŞI ALMANYA'DA-2:)

Almanya gezimize devam:) Bir akşam bir Çin restoranına gittik. Daha önce hiç denenemiştim, hadi deneyelim dedim. Ama doğrusunu söylemek gerekirse pek bana göre değil Çin mutfağı. Pilav ve erişte güzel ama o kadar. Dedim ya size Almanya'da yemek benim için biraz sıkıntılı. Ama bir gün Mannheim'da İstanbul diye bir Türk restoranına gittik. Yemekleri çok güzeldi. Çok kalabalıktı, oturabilmek için biraz sıra bekliyorsunuz ama değiyor! Almanya'nın birçok kentinden buraya yemek yemeğe geliyorlarmış. Mannheim a gelince, Frankfurt'a göre sanki daha hareketli daha renkli gibi. Alışveriş merkezlerinin olduğu bir caddesi var. Tıpkı İstanbul Taksim'deki İstiklal Caddesine benziyor. Mannheim ın diğer bir özelliği de küçük İstanbul diye anılması. Burada çok Türk varmış. Gerçekten de her yerde Türkler e rastlayabiliyorsunuz. İşin enteresan yanı metroda kart aldığımız makinalardaki dil seçeneklerinde Türkçe de vardı. Yukarıda gördüğünüz tarihi bina Alte Oper yani Frankfurt'taki opera binası. Önünde de fotoğraflarda gördüğünüz çok güzel bir ışıklandırma var. Burayı gördükten sonra Goethe Strasse yakınlarında bir cafeye girdik. Bol çikolatalı bir pasta ve yanında sıcak çikolata eşlik etti bize. Bu arada Goethe Strasse Frankfurt'un Nişantası Caddesi gibi dünyaca ünlü markaları bulabilirsiniz orada. Kısaca Almanlar ve Almanya hakkında izlenimleri aktarmak istiyorum size: Öncelikle sokaklar bizim aksimize çok temiz değil. Yerlerde hep sigara izmaritleri var. Gerçi bunun sigara yasağına bir tepki olduğunu söylüyorlar. Sokakta hiç sahipsiz kedi-köpek yok. Bir tane bile görmedim ben. Almanya herşeye rağmen biraz gri. İstanbul'un maviliği, ışığı yok. Ama Ankara'ya çok benziyor. Sokaklar sakin, şehir düzenli. Şehrin ulaşım ağı her yere yayılmış. Genelde metro ve tramvay kullanıyorsunuz. Cumartesi gece bir diskoya gittik. Gece 11 de çıktık. Sokaklarda hiç kimse yoktu. Şehrin merkezine gittiğimizde, herkesin elinde içki şişesi gördük. Bize biraz tuhaf geldi ama Almanlar rahat insanlar doğrusu. Hep derler ya Avrupa'da medeniyet var, onlar medeni diye. Bir nebze doğru olabilir ama inanın bana biz çok daha medeniyiz, görgülüyüz. Tabiki her yerde her türlü insan vardır ama benim izlenimim bu şekilde. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim:İpek abla (kuzenim) çok lezzetli yemekler yaptı bize. Ondan çok değişik yemekler öğrendim. En kısa zamanda sizinle de paylaşacağım. Kendisi çalışıyor ama aynı zamanda çok iyi bir ev hanımı:) Bizi çok iyi ağırladılar. Bir de tüm kuzenler kuzumla bana hediye almışlar. Bizi çok mutlu ettiniz, tekrar tekrar sağolun:)Hepinize ayrı ayrı teşekkürler:) Semra'cım senin ahh so! nidaların hep kulağımda:))

Hepimizin yeni yılı sağlıklı, mutlu, huzurlu, başarılı olsun! 2008 ile beraber herkesin dilekleri gerçek olsun! Mutlu yıllar:)

28 Aralık 2007 Cuma

Kirpikteki Gözyaşı Almanya'da 1:)

Gittik, gördük, gezdik, eğlendik...Şimdi bir de anlatmak lazım değil mi? Öncelikle şunu söyleyeyim; benim ilk yurtdışına çıkışım olduğu için çok heyecanlıydım. Pasaport kontrolü-bagaj derken adım attık Almanya'ya...Kuzenim İpek abla karşıladı bizi. Önce İpek ablalara gidip güzel bir kahvaltı yaptık, eşyaları bıraktık. Kahvaltıda bir sürü peynir çeşidi vardı ve de brochie ekmekleri...İlk olarak European Central Bak ın bulunduğu yere gittik. Meşhur Euro nun önünde fotoğraf çektirdik. Sonra da yine bir başka meşhur yer olan Kaiser Strasse ye gittik. Allahtan ilk iki gün güneşliydi hava ve çok soğuk değildi. Ama sonra ne kadar soğuk olduğunu anlatamam. Lahana gibi giyinmemize rağmen çok üşüdük. (Almanya'ya kışın gitmek pek akıllıca değil:) Aynı gün Frankfurt un içindeki Zeil denilen alışveriş merkezlerinin ve mağazaların bulunduğu yeri gezdik.
İki caddenin ortasında noel fuarı kurulmuştu. Bu arada tam noel zamanı gittiğimiz için her yer ışıl ışıldı. Çeşit çeşit yemekler, hediyelik eşyalar, şeker hamurlu kurabiyeler...Caddede yürürken birşey dikkatimi çekti: Herkesin elinde kupalar. İpek ablaya sordum; meğer onlar glüh wein mış. Yani sıcak şarap:) Biz de aldık kırmızı şaraplarımızı, içimiz ısındı doğrusu:) Zeil Galerie nin en üstüne çıkıp Frankfurt u izledik. Işıl ışıl, rengarenkti. Ertesi sabah yine kendimizi Zeil a attık:) Almanya tekstil açısından kesinlikle çok pahalı. Özellikle Mango ve Zara'ya girip, baktım. Daha indirime girmemişlerdi ve fiyatlar buradan biraz daha yüksekti. Sadece, bildiğim kadarıyla henüz Türkiye'ye gelmeyen H&M mağazası uygundu. Oradan 20 Euroya 2 tane ince kazak aldım. Onun dışında sadece yiyecek alışverişi yaptık. Çeşit çeşit çikolatalar, peynirler, kurabiyeler çok güzeldi doğrusu. Bir de waffle makinası aldık 17 Euroya. Markasını hatırlamıyorum ama Alman malı olduğu için kaliteli olur dedi İpek Abla. Fotoğrafta gördüğünüz Boğa ve Ayı borsada yükselişi ve düşüşü simgeliyormuş. Bilginize:) Şimdi siz diyeceksiniz Türk çok muydu diye? Frankfurtta çok değildi ama ara sıra rastlıyorduk. Taksi ya da otobüs şöförünüz her an Türk çıkabilir:) Normalde yapılmayan kolaylıklar yapabilirler sizlere; otobüsü bekletmek ya da 6 kişilik taksiye 7 kişi binmek gibi:) Biz Türkler pratik insanlarız! Ne yapalım:)))Yukarıda gördüğünüz istasyon Hauptbahnhof yani ana istasyon. İçeride kocaman bir noel ağacı vardı. Bu istasyondan her yere gidebiliyorsunuz. Bu bölgede genelde plazalar ve bankalar var. Çeşitli restoranlar da var. Biz Vita Sera diye bir italyan restoranına gittik. Kuzum ganucci yedi. Ben de pizza:) Makarna da pizza da çok lezzetliydi. Şunu açıkca söylemeliyim ki yurtdışında yemek ve su biraz problem oluyor. Genelde tüm yemekler domuz eti. İtalyan restoranında da etli birşey alamadık. Ya McDonalds a gideceksiniz, ya etsiz bir yemek yiyeceksiniz ya da salata. Su deseniz hep mineral wasser yani soda. Normal su bulmak pek kolay değil olsa da tadı bizim suyumuzun yerini tutmuyor bence. Bir de dikkatimi çekti; Almanya'da McDonalds restoranları çok kalabalık. Birşey almak için en az 15 dak. beklemeniz gerekiyor. Yemek sonrasında bir alışveriş merkezinin en üst katında açılan buz pistine gittik. Kuzum ve İpek abla kaydılar. Tabiki kuzumunkine çok kaymak değil de daha çok ayakta durabilmek demek lazım. Ben o soğukta hiç cesaret edemedim doğrusu. Onlar kayarken ben sobanın yanında latte mi yudumladım:) Bu arada bildiğiniz üzere Avrupada kahve tüketimi çok fazla. Bu yüzden de kahveleri çok güzel. Herhangibir yerde de güzel bir kahve içebiliyorsunuz. Gerçi benim için çayın yerini hiçbirşey tutamaz:)


Arkası yarın...

26 Aralık 2007 Çarşamba

EN TATLI HEDİYELER ETKİNLİĞİ-ELMALI TART

Bayram, yurtdışı derken yine döndük evimize. Döner dönmez de çok tatlı bir etkinlik karşıladı beni. Blog dünyasıyla ilk tanıştığım günden beri çok zevkle ve imrenerek takip ettiğim, benden yardımlarını esirgemeyen sevgili Burçin'in En Tatlı Hediyeler Etkinliği. Gerçekten de en tatlı hediyeler pastalar olsa gerek. Bir yere giderken götürdüğünüz ev yapımı kurabiyelerin ya da bir pastanın yerini hiçbirşey tutamaz bence. Kim bilir şimdi ne tatlı hediyeler çıkacak ortaya. Ben çok hazırlıklı katılamadım açıkcası. Seyehat hazırlıkları yüzünden istediğim şeyleri yapamadım. Ama siz benim nacizane elmalı tartımı afiyetle yiyin:) Sevgili Burçin' e kolaylıklar ve teşekkürler.
Malzemeler:

8 kahve fincanı un
1,5 küçük paket yumuşak 200 gr.margarin
1 yumurta
1 çorba kaşığı yoğurt
1 kahve kaşığı kabartma tozu, limon kabuğu rendesi
1 çorba kaşığı pudra şekeri (hamura)
3 ekşi elma
1 çay bardağı şeker
Yarım paket tarçın

Yapılışı:

Un elenip ortasına yağ, yumurta, yoğurt, kabartma tozu, pudra şeker,limon kabuğu rendesi konup karıştırılır. Sonra un ile yoğrulur. Biri daha büyük olan 2 parçaya bölünür. Büyük parça yarım cm. kalınlığında açılır. 25-30 cm. çapında tepsiye yerleştirilir. Hamur tepsinin kenarının yarısına kadar döndürülür. Hamurun üzerine ince elma dilimleri yerleştirilir, tarçın karıştırılmış toz şeker serpilir. Diğer hamurdan ince çubuklar yapılır. Elmaların üzerine kafes kafes yerleştirilir. Orta ısılı fırında pembe renkte pişirilir. Servis tabağına alınır. İsterse üstüne marmelat sürülür veya vanilyalı pudra şeker elenir ve afiyetle yenir:)

Not: Tarif Gönül Candaş'ın Bereketli Olsun kitabından.

18 Aralık 2007 Salı

MUTLU BAYRAMLAR:)

Kurban bayramınız mutlu olsun! Evlerinizde bol bol kahkaha, bol bol tatlı ve sevdikleriniz olsun! Küsler barışsın, hasret bitsin, uzaklar yakın olsun! Sabah erken kalkılıp, temiz ve şık giyinilip güzel bir sofrada tüm aile kahvaltı yapılsın! Biz bu bayram uzaklarda olacağız. Evde valizler beni bekliyor. İnşallah hayırlısıyla yarın sabah uçuyoruz. Güzel kareler ve anılarla dönmek dileğiyle, herkese mutlu bayramlar!

Foto:Balca.net

15 Aralık 2007 Cumartesi

YE#29 ZEYTİNYAĞLILAR-ZEYTİNYAĞLI PATLICAN

Ev sahibeliğini sevgili Aysel'in yaptığı Ye#29 Zeytinyağlılar etkinliğinde sıra. Zeytinyağlı yemekler ve mezeler benim vazgeçilmezlerim arasında. Zaten ben hemen hemen her yemeğimi zeytinyağıyla yapıyorum. Sağlıklı olan da bu zaten. O yüzden bu etkinlik benim için ayrı bir güzel oldu. Etkinlik için annemin yıllardır yaptığı basit ama çok lezzetli bir tarif olan zeytinyağlı patlıcanı paylaşıyorum sizlerle. Aysel'e kolaylıklar diliyorum. Çok sağlıklı bir etkinlik olacak!

Malzemeler: 2 adet patlıcan (isteğe göre değişir)
2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 domates rendesi veya yarım paket domates püresi
1 adet kuru soğan
İsteğe göre biber (ben kullanmadım)

Yapılışı: Patlıcanları közleyin ve küçük küçük doğrayın. Bir tarafta soğanı ve domatesi kavurun, sonra közlenmiş patlıcanları ekleyin ve kavurmaya devam edin. Çok az su ekleyerek pişirin. Afiyet olsun:)

14 Aralık 2007 Cuma

Sınav, dostlar, tanıdık sokaklar...

Haftasonu malum sınav için Ankara'daydım. Sınav pek iyi geçmedi. Çok umutlu değilim açıkcası. Bu konuyu hemen kapatarak Ankara dolu satırlara geçelim. Belki daha önce bahsetmişimdir; ben ortaokulu, liseyi ve üniversiteyi Ankara'da okudum. Tam tamına 10 yılım geçti orada. Hayatımda en çok kaldığım yer Ankara'dır. 5,5 yıldır İstanbul'dayım, bakalım İstanbul Ankara'nın rekorunu kırabilecek mi? İstanbul'a çok büyük bir hevesle geldim, çünkü kuzum buradaydı:) Hiç unutmuyorum yıllar önce İstanbul'a staj için gelmiştim ve 1,5 ay kalmıştım. Dönüşte otobüste söz vermiştim İstanbul'a:"Bir gün geri döneceğim sana!" diye...Ve evet döndüm, İstanbul'dayım artık ama Ankara'yı özlüyorum bazen, özellikle arkadaşlarımı. Lise, üniversite...Okul arkadaşlarının yerini kolay kolay kimse dolduramıyor. Canım dostum Banuşumla cumartesi dolu dolu bir gün yaşadık. Banuş bana çok güzel bir kahvaltı hazırladı. Okul yıllarımızın meşhur üçlüsü simit-peynir-paprika da sofradaydı. Akşam Begüş de katıldı bize. Okul yılları, iş, insanlar, ilişkiler oldu sohbet konumuz. Bir söz vardır, bilir misiniz? "Gerçek dostluklar, araya uzun zaman da girse, kaldığı yerden devam eder!" Bunu yakayabildiğiniz dostlarınız varsa, ne mutlu size! Biz o akşam tam da bunu yaşadık!!!Sınav sonrası Tubişlere gittim. Teyzesi, anneannesi, dayısı da oradaydı. Neredeyse 6 senedir görmemiştim onları. Tubişin teyzesinin mamalarının ve çayının yanına sıcacık bir sohbet eşlik etti. Büyükler hiç değmemişti de biz büyümüştük sanki. Her ne kadar bilinç altına atmaya çalışsak da biz büyümüştük. Lisedeki çocuklar değildik artık ama özümüz aynıydı. Yıllar onun üstüne sadece tecrübe inşa etmişti...Hep böyle kalabilmek dileğiyle...

11 Aralık 2007 Salı

Kahve ve Kitap Keyfinin Dayanılmaz Hafifliği!

Kitap ve kahve ya da kitap ve Çay:) Şöyle sakin bir pazar günü, kahvaltı sonrası en rahat koltuğunuza kurulup, yanınızda sıcacık bir çay ya da kahveyle satırlar arasına gömülmek...Şimdi hepinizin canı istedi, değil mi? Burçakcım bu fikirden yola çıkarak, çok güzel bir paylaşıma ev sahibeliği yaptı. Öncelikle bu fikir için kendisine buradan çok teşekkürler! Bu tür paylaşımlar hem birbirimizi daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor, hem de yoğun geçen günlerde birer mola oluyor bizim için. Etkinlik çekilişinde bana Burçakcım çıktı. Ben tabiki bir panik oldum, ev sahibesine hediye almak bana düştü diye:) İşin ilgimç yanı, Burçak tam bir kitap kurdu:) Tüm arşivini didik didik ettim acaba hangi kitabı okumamıştır diye. En sonunda dumanı üstünde bir kitap aldım. Ben ise sayfasını ve Sevgili Esra ile çıkardıkları Kevgir'i çok zevkle okuduğum Miss Zerrin'den, taaa Kıbrıs'tan çok zevkli hediyeler aldım.
Zerrincim bana çok severek okuduğum bir yazar olan Murathan Mungan'dan Yaz Geçer kitabını göndermiş. Yanında da Kıbrıs'ın meşhur Con kahvesi ve kocaman tam bana göre bir kupa. İnsan hediyeleri gelince çocuk gibi seviniyor:) İnce ve zevkli hediyeler için Zerrin'e çok ama çok teşekkürler. Kitabın ilk şiiri: Yalnız Bir Opera. Benim de favorimdir. Hiç unutmam lisedeyken okumuştum. Zerrincim bu satırlar senin için:

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını

Takvim tutmazlığını

Aramızda bir düşman gibi duran zamanı

Daha o gün anlamalıydım

Benim sana erken

Senin bana geç kaldığını...

7 Aralık 2007 Cuma

Sobeee:)

Seatoland beni sobelemiş. Buyrum bakalım, cevaplar aşağıda:

Ben küçükken; öyle çok hareketli bir çocuk değildim. Hala da değilim:) Çok oburmuşum, hala da oburum:) Kıyafetlere, ayakkabılara bayılırdım. Annemim ince çoraplarını ve ayakkabılarını giyerdim:) Şimdi topuklulularla hiç aram yok. En son ne zaman ince çorap giydiğimi hatırlamıyorum:)

Aslında ben, sakin gibi görünen ama içinde fırtınalar kopan biriyim:)

İlk kopyam: Hatırlamıyorum.

En saçma huyum: Bilmem. En saçma huyum, insanları çok ciddiye almam galiba. Kızıyorum kendime bu konuda.

Bence cep telefonu gerekli, güzel bir cihaz:) Ama bugün düşündüm de insanlar eskiden birbirleriyle konuşurlardı ama şimdi msj atmayı tercih ediyorlar...

Bence aşk, anlatılmaz...

En sevdiğim bloglar, yan tarafta okuduklarım...

Ben de Lola ve Şebo yu sobeliyorum.

Pazar günü şu meşhuur sınavıma gireceğim. Dua edin benim için:) Tüm konuları çalıştım, tekrar da ettim. Ama çok zor bir sınav olacak. Bakalım artık hayırlısı...Sınav bitse de normal hayatıma dönsem. Evle ilgilenemiyorum, doğru düzgün yemek yapamıyorum, kendimle ilgilenemiyorum. Kitap okuyamıyorum, ama itiraf edeyim birazcık tv izliyorum:) Öyle ya da böyle stresim pazar öğlen son bulacak. Sonrasında bir ohh deyip, Almanya seyehatine, yeni yıla, evime odaklanabileceğim:) Yeni yeni tarifler deneyeceğim:) Şaka maka bayram ve yılbaşı da geliyor:) Plan yaptınız mı? Hediyeler, tatil vs..2 senedir yılbaşında evdeydik, bu sene şimdilik bir plan yok. Bakalım artık. aralık bite, hayrola:) Herkese mutlu haftasonları...

5 Aralık 2007 Çarşamba

Sosa ve Filmler...

Geçen cuma akşamı Kanyon-Sosa'daydık. İlk gidişimdi. Ortam güzel, yemekler lezzetli, fiyatlar da normalin biraz üstünde diyebiliriz. Gazetede okuduğuma göre Sosa en hafif menüye sahip yerler arasında 4. sıradaymış ve müdavimleri arasında ünlüler de varmış. Menüsünde makarnalar-salatalar-et yemekleri ve tatlılar vardı. Tahıllı salatası meşhurmuş mesela.
Ben üç peynirli pesto soslu makarna yemeyi tercih ettim. Gayet lezzetli ve doyurucuydu. Kendi yaptıkları ekmekler de çok lezzetliydi. Herkes löp löp ekmekleri zeytinyağına banarken, ben tadına bakmayı tercih ettim:) Et ve balık tercih eden arkadaşlar da oldu. Onların tabakları da nefis görünüyordu doğrusu.
Yemek sonrası klasik fal bakma muhabbetini gerçekleştirdik. "İyi olanlar, çıksın!" dedik. (Gözü olanların da gözü:)))

Geçen hafta evde dvd keyfinde 2 film vardı: Yaşamın Kıyısında ve Günbatımı. İkisini de çok beğendiğimi söyleyemem. Özellikle Günbatımı vasat bir film bence. İzlenmeye değer olmadığını söyleyebilirim. Ölmek üzere olan bir kadının gençliğinde yaşadığı, pişmanlık ve özlem duyduğu olayların anlatımı. Aslında geçmiş ve bugün arasında gidip gelen sahnelerle dolu bir film çok daha güzel olabilirdi. Ama bir şeyler eksik kalmış sanki. Yaşamın Kıyısında filmini galiba kafamda çok büyütmüş��m. Beklediğim kadar güzel çıkmadı. Nedense tam adapte olamadım filme. Ama güzeldi yine de. Nurgül Yeşilçay!ın performansı çok iyiydi. Hele müzikler: Kazım Koyuncu. Kesinlikle çok güzeldi. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim; nedense Almanya ile ilgili herhangibir film izlediğimde bende hep soğuk ve kasvetli bir izlenim bırakıyor. Gidince bunun ne kadar doğru olup, olmadığını göreceğiz...

3 Aralık 2007 Pazartesi

Kevgir Aralık Sayısı "Esra İçin"

KIYMALI PATLICAN


Kevgir'in Aralık sayısı geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz Esra için çıktı. Her birimiz onun blogunda daha önceden yayınlamış olduğu tarifleri yaptık. Kevgir'in Aralık sayısı bu tariflerden oluşuyor. Bu güzel ve anlamlı fikir için sevgili Zerrin'i ve Selen'i tebrik ederim. Tüm arkadaşların ellerine sağlık. İşte sevgili Esra'nın Kıymalı Patlıcan tarifi. Ne mutlu ki Esra bize birbirinden renkli lezzetlerle dolu bir blog ve bir dergi bıraktı. Huzur içinde yat Esra!

30 Kasım 2007 Cuma

Haftasonuna doğru...

Dün gece zar zor aldığım duş, saçını köpükle ve kurut sıralamasından sonra çok da zor uyanmadım bu sabah. Ne de olsa bugün cumaaaa!(Cumartesi çalışanlardan özür:)Gerçi ben cumartesi-pazar ders çalışacağım ama olsun. Bugün iş çıkışı arkadaşlarla buluşacağız. Onunla yetineceğim artık. Gerçi yarın da annemlerde balık keyfi var. Arada da ders çalışacağım artık:) Bu son haftam, sınav haftaya pazar günü. O yüzden elimden geleni yapmam lazım. Bu saatten sonra da ders çalışmak çok zor geliyor, bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Babamın bir sözü vardır. Hayat bir sınav diye. Doğru galiba sınavlar hiç bitmiyor...

Hani size bayramda yurtdışında olacağız demiştim ya: Vizemizi aldık, bayramda Almanya da olacağız inşallah:) Benim ilk yurtdışı seyahatim, çok heyecanlıyım o yüzden. Şu sınavı bir geçsem, rahatca tatile odaklanabilsem:)Almanya'yı bilenler varsa, tavsiyelerinizi bekliyorum. Hazır yurtdışına çıkmışken, oradan Paris'e geçelim dedik ama tren fiyatları inanılmaz pahalı. Belki yakın olduğu için Luxemburg ya da Belçika'ya geçeriz. Artık oraya gittiğimizde bakacağız. Herkese mutlu haftasonları!

25 Kasım 2007 Pazar

Kaynana Çatlatan Tarifler-Cheesecake:)

İşte bir etkinlikte daha: Kaynana Çatlatan Tarifler Sevgili Lale'nin fikri bu etkinlik:) İsmi de içeriği de çok güzel. Kendisine kolaylıklar dileyerek tarifime geçiyorum. Ne yapsam diye çok düşündüm. Biraz özgün bir tarif olsun istedim ve yakın arkadaşım Gülden'in arkadaşı Berna'dan aldığı cheesecake tarifini yapmaya karar verdim. Bu cheesecake in belli bir adı yok. Özelliği pişirilmeden, dondurularak yapılması. Aslında cheesecake bu sefer istediğim gibi olmadı ama yine de paylaşmak istedim. Bu sıralar mebcur kalmadıkça mutfağa pek girmiyorum. Malum sınav yakın. Tarif için Gülden'e ve Berna'ya teşekkürler.

Malzemeler:

1,5 paket Eti burçak bisküvi
200gr tereyağı (Ben 150 gr kullandım)
1 su bardağı toz şeker
1 paket krema
1 paket labne peynir
1 paket vanilin
3 yumurta beyazı
1 paket Dr. Oetker kıvam verici veya 1 paket krem şanti

Yapılışı:Tereyağını erit, bisküvüleri iyice ufalayın. Sonra iki malzemeyi yoğurun, yağlı kağıt koyduğunuz bir tart tepsinin içine güzelce yayın. Toz şekerini, kremayı, labne peyniri, kıvam vericiyi ve vanilini iyice karıştırın. Yumurtanın aklarını kar haline getirin ve 1 çimdik tuz atarak karışıma ekleyip, karıştırın. Sonra karışımı tart tepsine dökün. Buzdolabında sabaha kadar bekletin. Cheesecakenizi meyvelerle, pişmaniyeyle, meyve soslarıyla servis yapabilirsiniz. Ben çikolata sosunu tercih ettim. Bu tatlının özellikle sıcak günlerde güzel bir alternatif olduğunu düşünüyorum. Afiyet olsun:)

22 Kasım 2007 Perşembe

Yıldönümünden...

Eve geldiğimde karşılaştığım manzara...Ayrıca bir demet çiçeğim de vardı...
Kuzum, süpriz olarak Kız Kulesine götürdü beni. Daha önce gündüz gitmiştik. Ama akşam ayrı güzelmiş. Çok nezih ve güzel bir ortam var. Yemekler çok lezzetli. Müzik çok güzel, sohbet ederken rahatsız etmiyor sizi. Hem yabancı hem de Türkçe pop tarzı parçalar çalıyorlar. Manzara için zaten tarife uygun kelime bulamıyorum.
Çok keyifli bir akşamdı. Leziz yemeklere kırmızı şarap eşlik etti. Tam da istediğim gibi çakırkeyif oldum. Tekrar teşekkürler bitanem...

19 Kasım 2007 Pazartesi

14 Kasım 2007 Çarşamba

SAPANCA...

Kaçmak lazım bazen uzaklara...Yeşile, maviye, kahveye doğru...Günler ard arda akıp giderken, 1 günü dahi olsa özel kılmak, kendine vakit ayırmak lazım bazen.
Gölün yanında, ördek sesleriyle insan kahkahaları birbirine karışmalı. Sonbahar rüzgarından kaçıp, güneşe sığınmalısın. Gözlerin yeşile doymalı, ciğerlerin oksijene. Doğa ısrarla sarıya, kahveye bürünmeye çalışsa da zirveye çıkıp soğuğu iliklerine kadar hissetmelisin. Beyaz örtü henüz düşmemiş olsa da manzara hayran bıraktırmalı kendine. İşte bu demelisin içinden: İste bu! Sakinlik, huzur, keyif...Zirveden inerken ister balıkla şenlendir mideni, ister sucuk ekmekle. Ya yeni açılmış yufkadan dumanı üstünde gözleme ve yanında sıcacık çaya ne dersin? Keşke gün bitmese desen de kestane kokuları arasında veda edersin güne...Ve dönersin yine kırmızı-sarı ışıklı yollara...

10 Kasım 2007 Cumartesi

İZİNDEYİZ! RAHAT UYU!...


"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir"

Mustafa Kemal Atatürk

8 Kasım 2007 Perşembe

KARAGÖZ TATLISI

Geçen hafta çok hafif bir tatlı yedim. Burada sizlerle de paylaşmak istiyorum. Hem görüntüsü, hem tadı güzel. Ben ilk defa gördüm, çok hoşuma gitti. Tarif ve uygulama Zeynep Teyzeye ait. Ellerine sağlık teyzeciğim tekrar tekrar. Tabiki bu tatlıyı bize sunan Zuhal'e de teşekkürler.


Hamur için malzemeler:
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı süt veya yoğurt
1 tatlı kaşığı kuru maya
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

Şerbet için malzemeler:
5 su bardağı su
5 su bardağı şeker

Yapılışı:Hamuru yoğurup, 4 eşit parçaya bölün. 1 parçasını kakao ile yoğurun. Kakaolu parçayı 3 e bölün. Diğer hamurun 3 ayrı parçasını oklava ile açın. Kakaolu parçaları rulo haline getirin. Kakaolu ruloları bu hamurlara koyarak rulo yapın. Ruloyu keserek parçalara ayırıp, tepsiye dizin. 170 derecede pişirin. Şerbeti kaynatın. Tatlı sıcakken soğuk şerbeti dökün. Afiyet olsun:)

6 Kasım 2007 Salı

Bugünlerde...

Bugünlerde çok yoğunum. Yapmam gereken birçok şey var. Hepsi Kasım ayında buluştu sanki. Öncelikle Aralık ayında girmemem gereken bir sınav var. Onun için çalışmam gerekiyor. Ama ben hala başlamadım. Bu sıralar nedense yemek sonrası direkt uyuma moduna giriyorum. Kendimi toparlamam lazım.

Kurban bayramında yurtdışında olmayı planlıyoruz. O yüzden pasaport-vize işlemleri var. Ben nedense çocukluğumdan beri bu bürokratik işlemlerden nefret ediyorum. Oraya para yatır, başka yerden form al. Notere evrak onaylat. Sıkıyor beni böyle şeyler. Yeni vesikalık fotoğraf da çektirmek zorunda kaldım. O da ayrı bir stres unsuru benim için. Şu Kasım ayı bir geçse hayırlısıyla. Ama Aralık başında da sınav var:( En güzeli direkt bayram öncesine ışınlanayım ben. Vizeyi almış olalım, sınavım çok iyi geçmiş olsun, eşyalar da hazır olsun. Ohhh süper:)


Geçen cumartesi günü sevgili Betülle buluştuk. Siz onu Betül'ün Mutfağı'ndan tanırsınız. Gönül Dostları etkinliğinden beri görüşmek istiyorduk. Ancak kısmet oldu. Betül aynı blogundaki gibi çok candan, sıcak birisi. Çok güzel bir bayan:) Biz sanki yıllardır tanışıyormuş gibi uzun uzun sohbet ettik. Arkadaşlardan, insanlardan, bebişlerden:) İnsan bazen hiç yüzünü görmediği biriyle arkadaş olabiliyor. Kendini ona karşı yakın hissedebiliyor. Bazılarına göre belki bu garip bir durum. Ama ben yaşayan biri olarak bir acayiplik göremiyorum. İşte böyle...

31 Ekim 2007 Çarşamba

KARNABAHAR KIZARTMASI


Geçen hafta pazardan karnabar aldım. Hemen eve gidip kendime güzel bir yemek hazırladım. Karnabarın yemeğini herkes bilir ama kızartması bir başka. Çok fazla kızartma yeme taraftarı olmamama rağmen karnabaharın kızartmasına bayılıyorum. Tatmayanlara şiddetle tavsiye edilir.

Malzemeler:

İstenildiği kadar karnabahar
Un
Yumurta
Yoğurt
Sarımsak

Yapılışı: Karnabar kaynar suda çok dağılmadan haşlanır. Haşlanan karnabar yumurta ve un karışımına bulanıp kızartılır. Üstüne sarımsaklı yoğurt dökülerek servis edilir. Afiyet olsun.

29 Ekim 2007 Pazartesi

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!


Cumhuriyet'imizin 84. yılı kutlu olsun! Türkiye Cumhuriyeti tam 84 yaşında! Dimdik ayakta! Biz var olduğumuz sürece de böyle kalacak!

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk İstikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!

20 Ekim 1927

Mustafa Kemal Atatürk

22 Ekim 2007 Pazartesi

...

Ben artık söyleyecek birşey bulamıyorum...Allah rahmet eylesin! Huzur içinde yatsınlar! Allah geride kalanlara sabır versin!

16 Ekim 2007 Salı

TATİL ANILARI...

Geçen hafta çarşamba günü çıktık yola. Gitmemiz yaklaşık 13 saati buldu. 2 aile gittiğimiz için her kafadan bir ses misali. Orada duralım, şurada yiyelim derken uzun sürdü gitmemiz. Gittiğimizde çok güzel bir hava karşıladı bizi. Sıcacık, tertemiz, çam ağaçlarının kokusuyla dopdolu. Hemen mayoları giyik, taze nar ziyafetinden sonra daldık denize. Doğrusu yazınki kadar sıcak değildi su ama çok güzeldi. İstanbul'da sağanak yağmur yağarken, biz denizde bizi ısıran balıkların peşindeydik. Güneşin son demlerinden faydalandık, biraz daha bronzlaştık. Neredeyse her gün Hayriye teyzenin gözlemelerinden yedik. Bahçelerden limon ve nar topladık. Limonun kokusuna, narın kırmızılığına şaştık. Domatesler nasıl güzel kokuyordu... Hele semizotlu ve rokalı karışık salatanın tadı damağımda. Sanki bambaşka bir diyardaydık. Pansiyonun cool köpeği Boncuk hanımı sucuk kokusuyla kandırarak peşimden koşturmayı başardım.
Sucuklarımızı, biralarımızı alıp Yanartaş a çıktık bir kez daha. Bu sefer daha kolay oldu nedense. Bir daha çıkmam diyen bir arkadaşı da kandırdık. Sağa dikkat uçurum diye diye çıktık. Çıkmak değil de inmek zordu. Çoğunlukla merdivendi çünkü.
Pansiyonun köşkünde (bahçenin ortasında sedirlerden oluşan bir oturma yeri)bol bol tabu oynadık. İşte size birkaç tabu diyaloğu:
Kelime: Tomurcuk
-Anlatıcı: Papatya nedir?
-Grup: Çiçek
-Anlatıcı: Çiçeğin önceki hali
-Grup: Tomurcuk
Kelime:Meşale
-Anlatıcı: Hani düğünlerde, maçlarda olur. (Fıııııışşşş diye heyacanla elini havaya kaldırır.)
-Karşı grup: Ses efekti ve elle anlatmak yasaaaak
Kelime: Davar
-Anlatıcı: Hani sen peynir ne kokuyor diyorsun?
-Grup: Davaaar
Kelime: Rodos
-Anlatıcı: 12 parmak
-Grup: Bağırsaaak
-Anlatıcı: Başka başka
-Grup: Mide, sindirim sistemi
-Anlatıcı:Hani biz yazın denize gidiyorduk
-Grup: Adayaaaa
-Karşı grup: Süre bitti
-Grup: Eee kelime neydi?
-Anlatıcı: Rodos
-Grup: 12 parmak ne alaka?
-Anlatıcı: 12 parmak adaları yok muuu?
-Grup:..........
Dönüşte yine bol bol mola vere vere geldik. Afyon'da Cumhuriyet tesislerinde durduk. Boyner outlet e uğradık. Zeki Trikonun bikinisi 25.YTL ye aldım. İhtiyacım vardı, çok iyi oldu. Sonra ben Porland porselen de duralım diye tutturdum. Bir uyandım, Porland dayız. Fırsat çadırına daldık Güldoşla hemen. Fırın kapları, tabaklar aldık. Onları ayrıca fotolayıp göstereceğim size. İşte böyle...Bir sonraki tatil yazısında görüşmek üzere...

10 Ekim 2007 Çarşamba

Bayramınız mutlu olsun:)


Bir Ramazan ayı daha bitti. Geldi bayram:) Evlendikten sonra ilk kez bir bayram evde olmayacağız. Bilin bakalım nereye gidiyoruz? Çıralıııı:) Aslında bayramda Banushlar gelecekti ama onlar vazgeçince biz de bir yerlere gidelim dedik. Ben Amasra'ya gitmek istiyordum. Ama kuzum ve Hakan Çıralı diye tutturdular. Hemen planlar yaptılar. Arife günü iznini de koparınca tatil planları netleşti. Dün evde temizlik vardı. Azime abla sağolsun ütüleri de yapmış. Birkaç gündür giribim, ütü yapmaya hiç halim yoktu. Hazır kıyafetleri bavula yerleştirdim. Denize girmek için gerekli hazırlıkları yaptım. Yasemin'in çikolatalı çatlaklarından pişirdim. Bu gece yola çıkacağız inşallah. Ramazan bayramınız mutlu olsun! Tüm sevdiklerinizle huzurlu, neşeli bir bayram geçirmenizi dilerim. Bayramda bizden bir ziyaret ya da telefon bekleyenleri unutmayalım! Şeker tadında iyi bayramlar!

Foto: Olimpos 2006

9 Ekim 2007 Salı

Haftasonundan iki tarif:)

Kaç gündür ne tarif koyacağım diye düşünürken imdadıma Güldoş yetişti. Cumartesi günü onlardaydık. Kuzum ve Hakan beraber işe gittiler. Güldoşla ben de evi toparlayıp, birşeyler pişirelim dedik. Güldoş mozaik pasta yaptı. Ben de kıtır kurabiye. Güldoş benim blogumun sıkı takipçilerinden. Kendisi çok güzel yemekler yapar. Sen de bir blog sahibi ol diyorum ama istemiyor:) Gelelim tariflerimize:

MOZAİK PASTA


Malzemeler:

1 adet sütlü, 2 adet bitter kare çikolata
1 paketten biraz fazla petitbeurre bisküvi
1 çorba kaşığı kakao
Yarım çorba kaşığı nesquik
1 paket çiğ krema (tercihen Tikveşli)
1 yumurta sarısı
25 gr. tereyağ

Yapılışı: Bisküvileri dörte bölerek kırın. Sos tenceresinde çikolata, krema, kakao ve nesquiği eritin. Malzemeler eridikten sonra ocağı kapatın ve tereyağını ekleyin. Harç soğuduktan sonra yumurta sarısını ekleyin. Sonra bisküvilerin üzerine dökün.Dikdörtgen şeklindeki,yağlı kağıt konulmuş pasta kalıbında 3-4 saat buzlukta bekletin ve soğuk servis yapın. Biz yanına kaymaklı dondurma tercih ettik. Afiyet olsun!


KITIR KURABİYE


Malzemeler:

1 yumurta
100 gr. margarin ve tereyağ karışımı
1 su bardağı pudra şekeri
1 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2,5-3 su bardağı un

Yapılışı: Margarin ve pudra şekerini iyice ezin. Üzerine yumurta, un, kabartma tozu ve vanilyayı ilave edip, yoğurun. Hamuru iki parçaya bölün. Bir parçasına kakaoyu ekleyip yoğurun. İki farklı renkte hamurunuz olacak. Sonra ikisi birbirine karıştırın ama fazla yoğurmanıza gerek yok. Top haline getirerek tepsiye aralıklı olarak dizin. Önceden ısıtılmış fırında 175 derecede 20-25 dak. pişirin.Bu tariften 20 adet kurabiye çıkıyor. Afiyet olsun.

Bu güzel tarifler için Güldoşuma çok teşekkürler. Kendisi fotoğraf çekerken sunumda da çok özendi. Sağol canım! Kocaman öpüyorum seni buradan:))

8 Ekim 2007 Pazartesi

Kadir Gecemiz Mübarek Olsun!

13 canımızın şehit olduğu haberini bu sabaha karşı sahurda öğrendim. Gözlerime inanamadım. 13 EVLAT! Yazmak istediğim o kadar çok şey var ki kendimi zor frenliyorum. Zaten neler düşündüğümü tahmin edebiliyorsunuzdur. Her gün şehit haberleri yankılanıyor televizyonlarda. Peki sonuç? Peki gelişme? YOK!!! Allah ailelerine sabır versin! Mekanları cennet olsun!

Bu gece mübarek Kadir Gecesi. Kuran-ı Kerim'in inmeye başladığı gece. Bu gece edilen duaların kabul olduğu, günahların affedildiği gecedir. Bin aydan hayırlıdır. Dualarımızın kabul olması dileğiyle Kadir Gecemiz mübarek olsun!

30 Eylül 2007 Pazar

Evdeki aksesuarlar...

Geçen hafta Mutluveumutlu beni evdeki aksesuarlarım konusunda sobeledi. Ben de gözüme çarpanları sizin için fotoğrafladım.


Sol köşede gördüğünüz kardeşimin bize ev hediyesi olarak aldığı kandil. Bekarken hep evimde kandil kullanmak isterdim. Evde de en uygun yer girişti. Yanında gördüğünüz de Banuşun bana okuldayken aldığı kuzu mum. Evimizin bilumum noktalarında kuzulara rastlamak mümkün. Sol alltta da kapımızın üstündeki süsleri görüyorsunuz. Örümcek ağı gibi olanı geçen sene Olimpos'dan almıştık. Yanlış hatırlamıyorsam kötülüklerden, nazardan koruyormuş Kızılderililerin inançlarına göre. Hemen yanındaki karade de mutfağımızın girişindeki boncuk perde var. Kapı olmadığı için böyle birşey yaptık. Görüntü açısından da hoş duruyor.


İlk karede gelin çiçeğim var. Taze beyaz güllerden bir demetti. Hemen yanında yine Banuşun aldığı develer var. Salonun girişinde duruyor.TV nin yanında duranlar da Paşabahçeden geçen hafta aldığımız vazo ve kuzumun ferrarisi:)


Vazodaki çiçek nişan çiçeğim. O da canlıydı. Kuruttum ve saklıyorum. Salondaki büfemizin üstünde fotolarımız var. Zaten konsol, büfe hep çerçevelerle dolu:) Gördüğünüz nişan fotoğrafımız. Önünde de kuzumun motorsiklet saati var. Yanında kuzu mumlarımız. Salondaki duvalarımızdan biri gördüğünüz foto süslüyor. Tam TV nin üstünde duruyor. Salona ayrı bir hava kattığını düşünüyorum.


Ikea'dan aldığımız içinde taşlar olan obje(ne diyeceğimi bilemedim:)salondaki orta sehpanın üstünde duruyor. Taşlar Olimpos'tan:) Bu kuzuyu da kuzumun arkadaşı İrlanda'dan getirmiş.Masamızın üstünde Erzincan'dan aldığım bakır şekerlik ve güğüm var. Eeee evimiz hakkında ipuçları verdim size. Hem modern hem otantik diyebiliriz.

Sıra Lola, Betül ve Yasemin'de...Sobeeee:))

28 Eylül 2007 Cuma

Ne denir ki?...


Kaç gündür birşeyler yazacağım ama havaya giremedim doğrusu. Eee insanlar da erişteli yeşil mercimek çorbasından sıkıldılar tabiki. Aslında ben bu sene neler moda konulu bir yazı yazmak istiyordum. Gelin görün ki şu içinde bulunduğumuz -ya da zorla içine sokulduğumuz desem daha doğru olacak- durumdan dolayı içimden gelmiyor. Hiçbirşey güllük gülistanlık değil çünkü. Kimse de öyleymiş gibi davranmasın! Bakın yine tutamayıp kendimi yazıyorum...

Ben size en iyisi havadan sudan bahsedeyim...Ramazan bu sene biraz zor geçiyor. Daha yeni yeni alışabildim. İş yerinde gözüm devamlı saatte. Biraz kilo da aldım. O yüzden canım sıkkın. Normalde ekmek yemeyen ben, ramazanda pideleri lüp lüp ediyorum. Eeee insanın gözü aç oluyor, iftar ve sonrası dayanamıyor. Zaten tatlılara düşkünüm biliyorrsunuz. Ama dün iftarda pidesiz çorba, biraz makarna ve salata yedim sadece. Sonra yarım porsiyon kadayıf yediğimi itiraf etmeliyim ama. Kuzum ramazandan sonra spora başlarız diyor ama olmuyor işte. Sporu hayatımıza sokmamız lazım. Yapmadığımız zaman rahatsız olmalıyız! İşte o zaman hem formda hem de sağlıklı olabiliriz sanırım. Gerçi ben ev-iş arasında zaman bulabilir miyim? Bilmiyorum...Çünkü bana zaman yetmiyor. Çamaşırlar yıkandıkça ütüler birikiyor ve ben o ütülerin üstesinden gelemiyorum bir türlü. Dün kaç saat ütü yaptım ama bir yandan da çamaşır yıkandığı için yeni ütü dağı oluşuyor. Kendimi kısır bir döngünün içinde hissediyorum. Artık Azime Abla'dan ütü yapmasını da isteyeceğim. Başka türlü olmayacak. Allah çocuklu olanlara sabır versin! Ev-iş-çocuk! Nasıl başedebiliyorlar? Bu arada eve bakmak yetmiyor değil mi? Kişisel bakım da var. Kaş-bıyık-saç boyası vs...Saçımı boyatıp, kestirmem lazım. Uzun saçtan sıkıldım, katlı ve biraz kısa kestireceğim. Değişiklik iyi olur değil mi? Bu arada havaların gidişatından gayet memnunum ben. Yaşasın uzun kollular!

Herkese mutlu haftasonları!

21 Eylül 2007 Cuma

Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası

İşte bir etkinlik daha: Sevgili Süheyla'nın ev sahipliği yaptığı Ramazan geldi, hoş geldi! Süheyla'yı bu fikirden dolayı tebrik ediyorum. Bence çok güzel bir etkinlik olacak. Mübarek Ramazan ayını yaşarken, sofralarımız yeni tatlarla tanışacak. Nedense insan iftar sofralarına daha bir özeniyor, daha zengin olsun istiyor. Bu yüzden etkinlik sayesinde yeni yeni lezzetler öğreneceğiz. belki unuttuklarımızı da hatırlayacağız. Çorba iftar sofralarının vazgeçilmezidir. Bu yüzden, ben iftar sofranıza erişteli yeşil mercimek çorbamla konuk oluyorum.

Malzemeler:

Orta boy soğan
Haşlanmış yeşil mercimek
Erişte
Domates salçası ya da püresi

Yapılışı: Öncelikle mercimeği haşlayın. Çok pişmiş olmasına gerek yok. Soğanı, salçayı kavurun. Daha sonra istediğiniz miktarda sıcak su ekleyin. Önce haşlanması için erişteleri atın, sonra da daha önceden haşladığınız mercimeği koyun. Erişteler pişene kadar orta ateşte pişirin. Özellikle ölçü vermiyorum. Miktarları istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Servisi yoğurtla yapmanızı tavsiye ederim. Afiyet olsun!

20 Eylül 2007 Perşembe

RAMAZANIN İLK İFTAR DAVETİ

Geçen haftasonu kayınvalidemleri ve annemleri iftara aldım. Araya birşeyler girmeden rahat rahat ağırlamak istedim. Cumartesi günü erken kalkıp, evi toparladım. Sonra yemeklerimi yapmaya başladım. Stres olmamak için erkenden başlayayım dedim. İftar bu, normal zaman değil ki. Herşey vaktinden önce, eksiksiz hazır olsun istiyor insan. Aradaki boşluklarda Lost izlediğimi itiraf etmeliyim:) Gelelim menümüze:
  • Kaşarlı domates çorbası(Tarifini daha önce iletmiştim)
  • Salçalı-patatesli biftek
  • Tereyağlı-domatesli bulgur pilavı
  • Barbunya pilaki
  • Lahana salatası
  • Mevsim salata
  • İftariyelik:Helva, zeytin, bal, karpuz reçeli, pekmez.

Koşuşturmaktan yemeklerin tek tek fotoğrafını çekemedim. Yemekten sonra çayımızı, annelerin ve babaların getirdiği tatlılarla şenlendirdik. İtiraf ediyorum: Ben tatlı yapmadım:) Aslında pidemi de kendim yapmak istiyordum ama hepsini 1 günde yapınca, fırsat olmadı. Kısmet başka iftara...

19 Eylül 2007 Çarşamba

Teşekkür!

Bir Kedinin Hatıraları blogunun sahibi sevgili Devin aracalığıyla duyduğum bir kampanya vardı. Cerrahpaşa Hastanesi Radyasyon Onkolojisi kliniğine kemoterapi koltukları gerekiyordu. Bloglar aracalığı ile de çağrı yapıldı. Bu çağrıyı cevapsız bırakmayan ve klinikte tedavi gören hastaların sıkıntılarını azaltan yardımsevelere ben de buradan teşekkür etmek istedim. Sayın Faysal Gökgöz,İstikbal Mobilya ve adının bilinmesini istemeyen gizli melek. Ayrıntılı bilgiye sevgili Eda Suner in sayfasından ulaşabilirsiniz. Devincim size ve tüm hastalara acil şifalar!

17 Eylül 2007 Pazartesi

NUTELLALI CHEESECAKE

Uzun zamandır istediğim gibi bir cheesecake tarifi bulamıyordum. Birkaç deneme yaptım ama istediğim gibi olmadı. Sevgili Selin'in sayesinde artık sık sık yapacağım bir tarifim oldu. Tarifin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz. Ben Selin'den farklı olarak taban için bebe-petibör-burçak bisküvilerini karıştırarak kullandım. Çünkü kalıbım büyük olduğu için bisküviler yetmedi:) Üstü için de kahve yerine bol nutella ve kakao kullandım. Daha önce söylediğim gibi birçok kişi tatma fırsatı buldu ve herkes çok beğendi. Yapımı pratik, lezzeti harika. Mutlaka denemelisiniz! Sevgili Selin'e buradan tekrar tekrar teşekkürler. Afiyet olsun!

14 Eylül 2007 Cuma

Severim Oyunu ve Sobeeee


Gannecim ve Lolacım beni iki farklı oyuna davet etmişler. Bu oyunlar birbirimizi daha iyi tanımak için çok iyi oluyor:)

Severim:

1-Yemek yemeyi de yapmayı da. Ama en çok yemeyi. Ben yemek için yaşayanlardanım:)) Yemek yemek benim için bir zevk. Bebekken elimde ekmekle uyuya kalırmışım. Gerisini siz düşünün....

2-Her bayan gibi alışveriş yapmayı. Özellikle yeni giysiler almayı:) Bazen almasam da sadece vitrinlere bakmak, yeni neler gelmiş görmek isterim.

3-Gezmeyi, yeni yerler görmeyi, yeni kültürler tanımayı. Özellikle yurtdışına çıkmayı çok istiyorum.
Gelelim sevdiğim kokulara:

Erimiş tereyağın kokusuna bayılıyorum ama çok kullanmıyorum. Tüm yemeklerde zeytinyağı kullanırım.

Kuzumun Equal markalı parfümüne de bayılıyorum. İlk tanıştığımızda onu kullanırdı. Sokakta o kokuyu duyduğumda, arkasından gidesim gelirdi:) Şimdi parfümünü değiştirdi gerçi ama deodorant olarak yine Equal kullanıyor.

Çiçeklerden nergisin kokusunu severim.

Temiz evin kokusunu severim. Temizlik yapıldıktan sonra sabun ve deterjan karışımı bir koku olur evde.

Nasııl unuttum? Temiz takım serilmiş yatağın kokusu da harika olur.Daha huzurlu uyursunuz.

Aklıma gelenler bunlar...

12 Eylül 2007 Çarşamba

RAMAZAN GELDİ HOŞ GELDİ:)

İşte yine göz açıp kapayıncaya kadar 1 yıl geçti ve ramazan ayı geldi. Ramazan deyince akla tabiki hemen iftar sofraları geliyor. Sıcacık pide, özellikle yumurtalısı tercihimdir. Dumanı üstünde, iftara 2 dakika kala tabaklara konan çorba, üstüne bayat pidelerin nane ve acıbiberle kavrulmuş ve kıtır kıvamına gelmiş hali. Zeytin-peynir-reçel-bal: Orucumuzu açtıktan sonra yemeğe giriş niyetine. Artık sonra ne yerseniz yiyin ama bunlar olmadan iftar olmaz bana göre. Eee yemekler yendikten sonra ne lazım? Çay ve tatlı. Zaten devamlı tatlı yeme potansiyeline sahip bir bünyeniz varsa, bu durum ramazan ayında daha bir aşikar olur:) Bundan sonrası da tatlı bir şekerleme ile devam eder değil mi????Ben ramazan ayının yaza geldiği zamanları pek hatırlamıyorum. Ama babaannemin evinde gizlice peynir-ekmek yediğim günleri çok iyi hatırlıyorum. Çok küçüktüm, bilincinde değildim sanırım. Bir de ilkokuldayken öğlene kadar oruç tutardık. Okuldan eve gelince hemen yemek yerdik. Çocukluk işte. Ramazan da bayramları da da daha tatlıydı sanki...Ama ben herşeye rağmen aynı sofraların kurulduğuna, bayramlarda şehrin bir yakasından diğerine gidildiğine inanıyorum. Amaç da bu değil mi zaten? Herkese hayırlı ramazanlar diliyorum! Sofralarımız kalabalık ve bereketli olsun! Allah herkese iftarını ve sahurunu yapacak gücü versin!

11 Eylül 2007 Salı

4 günlük kaçamak...

4 gün de olsa tatil, tatildir değil mi? Öncelikle şunu söyleyeyim. İstanbul çok sıcak olduğu için Antalya da bunalacağım diye çok korktum ama tam tersi oldu. Gündüz sokakta rahatça yürüyebildik, nefes alabildik, deliksiz uyuduk...4 günlüğüne gitmemize rağmen 1 büyük 1 de küçük bavul hazırladım. Şu da lazım olur, bununla bu giyilir, ya soğuk olursa vs...Ama sorun hepsini giyebildin mi? diye. Cevap: Hayır!

Antalya'ya indiğimizde hava çok güzeldi. Şansımıza nem yoktu. Otel Antalya'nın içindeydi. Manzarası çok güzeldi. Balkondan baktığınızda masmavi deniz karşınızda:) Hemen fotoğrafladım tabiki. Birşeyler yiyip, havuza indik. Hem plaj, hem havuz vardı. Biz ilk gün havuzu tercih ettik. Sakindi, püfür püfür de esiyordu. Aşağıya plaj kısmına baktığımda gördüğüm manzara harikaydı. Ben denizi izlemeyi sevenlerdenim. İçinde olmak, onu izlemek kadar keyif vermiyor. Zaten 2. gün denize indik. İnanılmaz bir dalga vardı, yüzemeden geri çıktım. Ama çok temizdi. Kuzum yüzerken ben de kitap okudum ve yeni sezonda neler varmış, öğrenmek için biraz dergiye göz gezdirdim.


Antalya'yı çok iyi bilmediğimiz için nereye gideceğimizi kestiremedik. Bir akşam balıkçıya, bir akşam kebapçıya gittik. Masamızdaki lezzetlere fotoğraflardan ulaşabilirsiniz:)


1 gün, balayında olan Hakan ve Güldoş ile beraberdim. Beraber Çıralı'ya geçtik. Çıralı herzamanki gibi sakin ve sessizdi. Pansiyona eşyaları bırakıp, limon ve portakal ağaçları arasından plaja indik. Çıralı köyü, Olimpos'un hemen yan tarafı. Yüreyerek sahilden ulaşabilirsiniz. Çıralı, caretta carettaların yumurtalarını bıraktığı yerlerden biri. Onların yumurtlama döneminde, sahilde arabaların farlarını açması yasak, restaurantlar da ışıklarını kapatıyorlar. Plajda şezlong vs. bulundurulmuyor. Caretta carettanın yumurtasını bıraktığı yer de korumaya alınıyormuş. Biz hiç şahit olamadık. Zaten Çıralı ile geçen sene tanıştık. Bu sene şöyle bir uğradık. Bakarsınız seneye yine oradayız. Çıralı'da çok fazla otel tarzı yer bulamazsınız, genelde pansiyonlar. Biz Kütle Pansiyon da kalmıştık. Gayet konforlu, temiz bir yer. Sahibesi Nurgül Abla da ilgili, becerikli biri.Gülden ve Hakan da çok beğendiler. Kuzum çalışırken biz bütün gün denizdeydik, bir ara Hayrie's Gözleme de 2 kişilik gözlemelerimizi ve taze nar sularımızı içtik. O nar suyunun tadını hiç unutamıyorum. Çıralı'da öyle lüs restaurantlar, barlar, cafeler yok. Bildiğiniz köy ama modern köy:)Akşam kuzum da bize katıldı. Hep beraber hava kararana dek sudaydık. Çok güzel bir gün oldu. Tadı damağımızda kaldı:) Ertesi gece de İstanbul'a döndük. Gerçi dönüşümüz biraz olaylı oldu. Uçak hem rötar yaptı hem de kalkmaya hazırlanırken arızalandı. Sabaha karşı geldik eve. Ama 4 gün de olsa güzel bir tatil oldu. Gitmeyenlere şiddetle tavsiye edilir!!!