Çocukluğumdan tutun da, aklımın değil hormonlarımın götürdüğü yere gittiğim ergenlik dönemimden bu yaşıma kadar kadınlardan duyduğum ve maalesef belki de haklı olarak şu son günlerde daha da sık duymaya devam ettiğim; çoğu kadının genelde talihsiz bir durum karşısında kullandığı bir cümledir bu… Cümledeki can alıcı nokta; aslında içine düşülen bir şanssızlıktan öte, bir erkek olma isteği ve özlemidir. Bu cümle o kadar yürekten sarf edilir ki, derin iç çekişler ve serzenişlerle kadere sövme şeklini alır ve kendine acımaya kadar gider. "O erkektir, yapar" ın tersine biz kız çocukları iki ayağımızın üzerine kalkıp artık söylenenleri yavaş yavaş anlamaya başladığımız andan itibaren sürekli neyi yapıp neyi yapamayacağımız beynimize kodlandığı için, büyüyüp kendi kararlarımızı kendimizin aldığı koca bir kadın olduktan sonra bile bizi "acaba"lara sevk eden, özgüvenimizi sarsan, cesaretimizi kıran, içimizden geldiği gibi yaşamak yerine, "başkaları ne der?" endişesiyle frene basa basa tutuk, kısıtlayıcı bir hayatın içine iten kafamızdaki o sesleri hala duymaya devam ederiz. Bir ayağımız sürekli frende gitmenin çaresizliği içinde yolumuzu tıkayan, gazlayıp önümüze geçen herkese, her şeye isyan ederiz.
"Kadın, erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıştır" şahsiyetsizliğiyle başlayan bu tarihsel yolculukta her toplumda, her kültürde, her dinde, her coğrafyada kadın; ezilen, aşağılanan, küçümsenen, erkeğin gerisinde kalması gereken, "saçı uzun, aklı kısa" bir varlık olmaya devam ettikçe bu sözü farklı şekillerde duymaya devam edeceğiz. Ya da hep birlikte bu mantaliteye karşı durup artık bu konuların tartışılmadığı bir geleceğe doğru yol alacağız.
Kafamı iki elimin arasına alıp çaresizce ağladığım en zor, en çetrefilli zamanlarda bile hiç erkek olmak istemedim. Bu gibi durumlarda “erkek olmayı istemek, dilemek” yerine bunu bir kadın olarak nasıl başarıp atlatabileceğimin yollarını aradım. Sonunda başardım veya başaramadım. Başaramadığımda duyduğum üzüntü ve hayal kırıklığı, başardığımda kendimle duyduğum gururun ve yaşadığım mutluluğun önüne asla geçemedi.
Cesaret, inanç, güven; ama her şeyden çok kararlı olmak size bir erkeğin yapabileceğinden çok daha fazlasını yapabilmenize olanak tanır. Girdiğiniz savaştan galip veya mağlup çıkmış olmaktan daha çok, yaşadıklarınız sonucunda kazandığınız tecrübe, sizi yaşamın kuyruğa girmiş diğer zorluklarına karşı antrenmanlı kılarken aynı zamanda artık sınırlarınızın farkında olduğunuz için de size ayrı bir motivasyon ve güç katar. Yaşamın çok farklı bir boyutunda, her zorluktan inanılmaz tecrübelerle başı dik çıkmış ve bu tecrübeleri başkalarına da aktarmış bir kadın olarak bir gün sizi parmakla gösterirler; “Bu kadın sadece yemek pişiren, kopan düğmeleri diken, ütü yapan ve çocuk bakan bir kadın değil; çok daha fazlası…”
Bir kadının okuması, çalışması, ekonomik özgürlüğünün olması büyük avantajken, tüm bunlara sahip olamayanlar için söylüyorum ki; çok daha fazlası olmak, olabilmek için elinizde bir üniversite diplomasının olmasına da gerek yok. “Ben okumadım, okuyamadım…” diyerek bir köşeye çekilmek ve etrafımızda olan bitene kayıtsız kalmak okuyamamış olmaktan çok daha kötü. Bir diplomaya sahip olup, bütün dünyası o diplomayı alabilmek için kafa patlattığı şeylerden öteye geçemeyen, tüm bildikleri sadece o diplomayla sınırlı kalan ve hala bilmem kaç yıl önce öğrendiği şeylere bir yenisini ekleyememiş, kendisini bir adım daha ileriye götürememiş o kadar çok insan var ki…
Biz fark etmiyoruz fakat sanıldığının aksine dünya baş döndürücü bir hızla dönüyor. Her şey sürekli güncellenirken, biz daha “yeni” demeye fırsat bulamadan yenilerimiz çarçabuk eskirken, biz kadınların da, okumuş veya okumamış bu hıza ayak uydurması ve “Bende şans olsa anamdan erkek doğardım!” demek yerine, değiştiremeyeceği kadınlığını bir yazgı olarak görmekten vazgeçip kendisine güç verecek şeyler katması gerekiyor. Bir anne, bir terzi, bir avukat, bir doktor, bir yazar, bir çaycı, bir ev hanımı… Ne olursak olalım, biz kadınların güçlü olması gerekiyor ve bunun için lazım olan tek şey; bilgi. Bilgili kadın, kendine güvenen kadındır. Kendine güvenen kadın, her türlü zorluğun altından kalkabilen kadındır. Bütün bunların sonucunda değer gören, parmakla gösterilen, aranılan ve sayılan bir kadındır. Arada istisnalar çıkar, onlar da sizin ulaştığınız bilgi sonucunda kazandığınız değerleri hazmedemeyen insanlardır.
İyi ki kadınım ve kadın doğduğum için uyandığım her sabah Allah’a şükrediyorum. Kadınlığımı seviyorum; siyah elbiseme kırmızı bir şey iliştirdiğimde, Fransız manikürlü tırnaklarımla oğlumun kopan düğmesini diktiğimde ve sonra hijyen uğruna birden kısacık keserek hamur yoğurduğumda, saçıma renk renk saç bantları yakıştırdığımda, gecenin bir yarısı bir kabustan korkuyla uyanıp çocuk gibi ağlayan ben değilmişim gibi, söz konusu çocuklarım olunca korktukları anlarda kaplan kesilip onlara güvenli bir kucak olduğumda, parmaklarımın altında tıkırdayan harflerle naif yüreğimden şuraya bir şeyler döktüğümde, sırf kadın olduğum için haksızlığa uğrayıp zırıl zırıl ağladığımda ama en çok; daha ziyade bir erkeğin geçmesi beklenen dikenli yollardan kah bacaklarımda ve kollarımda, kah yüreğimde sıyrık ve çiziklerle geçebildiğimde… Seviyorum kadınlığımı!