7 Temmuz 2012

Shamian Island

Geç kalmış yazılara devam, Kasım 2011 Selin 3,5 aylıkken.
Shamian Adası Guangzhou ' da olmasına rağmen biz çok geç keşfettik. Pearl Nehri 'nin çevrelediği ve Guangzhou anakaradan bir kanalla ayrılan bir ada. Gitmesi pek kolay değil, en kolay yol metro tercih edilebilir ama Çin' de heryer oldugu gibi metro da çok kalabalık iki çocukla henüz cesaret edemedim. Taksiler bizim ülkemize nazaran çok daha ucuz ama eğer taksicinin keyfi varsa yani yemek yemeyecekse ve de uyumayacaksa sizi kabul ediyor, uzak ya da yakın yer olmasını sorun edebiliyor. Burada yemek ve uyku çok önemli. Giderken rahat bulduk ama dönüşte baya bir yol katettik taksi bulabilmek adına.
Shamian eski zamanlarda yabancıların çokça yaşadığı Guangzhou' nun önemli bir ticaret merkeziyken, Afyon savaşları sırasında İngiliz ve Fransız imtiyazlarına verilmiş. Bu nedenle sokaklar, kaldırımlar, binalar ve tarihi yapıların çoğu batı tarzında.
Adanın bir diğer özelliği de 2000 yılından beri genellikle yetim ve kız Çinli bebek ve çocukları evlat edinmek isteyen Amerikalı çiftlerin uğrak yeri olması. Bürokratik işlerin kolay halledilmesi adına özellikle Amerikan Konsoloslugu' na yakın bir otelde konaklıyorlarmış.
Güzel yapılar, heykeller, buraya özgü ağaçlar ve doğayla birleşince gezmesi izlemesi zevkli bir yer.
Çinliler fotoğraf çekmeyi çekilmeyi çok seven bir millet. Sadece güzel ya da farklı elbiseler, hatta tütüler giyip fotograf çektiriyorlar. Shamian'da da neredeyse her köşede çoğunluk evlilik öncesi fotoğraf çektirenlere çok rastladık.
Ve heryerde olduğu gibi bir Starbucks' a attık kendimizi..




















Spanakopita



Bizim ıspanaklı lorlu börek. Ateş ve ben burada yabancılara yönelik gıda ürünleri satan Corner's Deli de buna rastlayınca çocuklar gibi şendik, ne de olsa börek yemeyeli 6 ayı geçmişti. Çıtır çıtır çok lezzetli ama bir o kadar da pahalı yaklaşık 30 Tl verdik bu minicik böreğe. Arada özlendikçe alınabilir, Yunan değil de Türk bir firma bunu akıl etseymiş diye de düşünmedik değil. Burası artık daha yaşanılası bize :)

4 Temmuz 2012

Geç kalmış 4 Yaş Yazısı



Ocak ayındaki doğumgünü 2. kez arkadaşlarıyla ancak Mart ayında kutlanabildi. Bu da geç partinin daha da geç kalmış yazısı.

Geç de kutlansa 4 yaşındaki bir çocuk için farketmedi tabii. Partinin küçük sahibesi annesinin son anda kotardığı organizasyonu, süslemeleri ve pastasını beğendi, minik misafirler bolca kudurup hoş vakit geçirdiler ve herkesin karnı doydu ya amaca ulaşıldı.

Evde yapılacak doğumgünü partisini önce gözüm yemedi ne yalan söyleyeyim. Şehre biraz uzak denebilecek bu çevrede hele de o aylar hava hergün sağnak yağışlıyken kutlama yapılabilecek kapalı güzel bir yer henüz bulamadım. Bir sürü 3-4 yaş afacanı nereye sığacak, iyi pastane güzel kurabiye fakiri burada bütün atıştırmalıkları nasıl hazırlayacağım derken 6 çocukta anlaştık. Oğlanlar fazla ortalıkta görünmedi Deniz'in uzaktan kumandali vinçini tercih ettiler ama kızlar kavga etmeden eğlendiler. Önce Deniz'in odasına sığıştılar sonra da salona ve de acıkınca masaya.





Bu üfürükleri ne çok sever çocuklar her yerimiz tükürük ama çok eğleniyoruz :) Mischka, Deniz, Pia, Kashni, ve Jada. Oğlanlar gene yok ortalıkta.

Ben hala neredeyse sabahlayıp bir gecede ve kısıtlı malzemeyle bu masayı nasıl donattığıma şaşıyorum. İş başa düşünce oluyormuş meğer, en beğenilenler Lolipop kurabiyeler, çilekli süt, humus ve paşa ezmesi oldu ki minik ekmeklerini bile ben yaptım. Marifet değil ama benim gibi biri için büyük başarı sayılır!



4 yaşın kutlu olsun benim pırıltılı kızım, çevren hep güzelliklerle iyiliklerle çevrili olsun seni çok seviyorum.

3 Temmuz 2012

Paylaşılamayan

Selin bugünlerde gerçek ya da peluş köpek görünce havlamaya başladı. Deniz' in bebekliğindeki karga sesinin aksine sesi incecik bir de hevhev demeye başlayınca hepimizi neşelendiriyor.


Tabii ki o da Diego'ya bayılıyor kucaklayıp yüzüne bastırıp ısırmak en sevdiği şey. Selin diş çıkardığı için ağız salgısı hep mevcut elleri de sürekli ağzında olunca şöyle gelişiyor olay.  Diego'yu ele geçiren bebeğin yanında abla anında bitiveriyor ve elinden çekiyor.
- Annecim! elleri ıslak mı kontrol eder misin? Islaksa vermem Diego'yu!


Bir annenin belki çok erken olacak temennisi. Paylaşamadığınız şey sadece Diego' yla sınırlı kalsın.

28 Haziran 2012

Şşş uyuyor

İkinci çocuk birinciye göre daha rahat derler. Her ikincide böyle değildir tabii ama bizde kesinlikle öyle. Benim daha rahat oluşumdan mı yoksa gerçek anlamda bir kuzu olan Selin' den mi kaynaklı, sanırım her ikisi de sebep.
Selin' in birkaç uyku hali. Bayılıyorum onu uykuda seyretmeye. Gündüz uykularında yatağına biraz oyunla koyarım ilk iş faresini kapıp yüzüne bastırır sonra da mırıldanarak uyur. Akşam uykusuna ise şimdiye dek çoğunlukla emzirirken girdi, bu ay uykuya dalmadan yatağında giriyor. Ve de en güzeli iki haftadır sabaha dek uyuyor deliksiz daha ne isteyeyim maşallah!!


Super baby-girl! Uçmaya hazırlanır gibi görünmüyor mu :)

Uyku konusunda yaptığım en akıllı iş 3,5 ay civarı edindiğim bu uyku arkadaşı farecik oldu. Deniz'e ancak 1 yaşında ayılıp uyku arkadaşı edinmiştik ki Diego' muz hala baştacımız. 
İlk aylar ne memede ne bizim yatakta ne yerde ne gökte uyumayan Selin'i yatagına fareyle bıraktıgımda kendi kendine uyumaya başlamıştı. Arada ağlarsa da hem kucağıma aldım sevdim hem de düzenini bozmamak adına yatağına bıraktım, gerçekten ağlarsa da kucağımda uyuttum bırakmadan. Uyku eğitimi adındaki yöntemlere pek yanaşmadım, hepsini okuyup harmanlayıp anne ve bebeğe uygun kendi yöntemini geliştirmek en uygunu, bu kucakta gezmeyle de sonuçlanabiliyor bebeğin kendi kendine uyumasıyla da. Her bebek farklı ve özel. Sürpriz yumurta !

Böyle de uyunmaz ki!!


Selin'cik henüz 4 aylıkken, faresiyle ilk uykular. Yüzünden çektiğimde hemen uyandığı zamanlar.






Amaa dışarda pusette asla uyumayan Selin kuzu ancak Ergo' da annenin göğsünde en fazla 1 saat uyur. Şehirde olup bitenleri kaçırmaz!

27 Haziran 2012

Göçebe evin tabloları

Deniz bazen kapanır odasına çizer de çizer boyar, sokaktan parktan topladığı taş yaprak çiçek ya da evde bulduğu atık, ambalaj parçası, kurdele, ponpon, minik obje, kumaş parçası vesaire yapıştırır birbirine ekler boyar, üzerlerine simler serpiştirir makasla keser. Velhasıl birşeyler yaratmayı çok sever. Bazen planlamaz sadece eline alıp boyamaya yapıştırmaya başlar sonra biraz ortaya çıkanları kafasında canlandırıp şekillendirip öyle devam eder. Çok seviyorum bu özelliğini, büyükbabası ve halaları gibi resme yeteneği var mıdır ileride ortaya çıkar mı çıkmaz mı bilemem ama çok eğlendiği ve bizi de eğlendirdiği kesin.
Bizim göçebe evimizin tabloları da küçük hanımdan sorulur.


4 yaş itibariyle çiziktirilenler. Çiçek bahçesi ve çiçekler, en altta kedi ailesi (en öndeki anne kedi), ve bütün kızların Rapunzel saçlı olduğu bizim ailenin son hali.

Üsttekiler bu senenin başından pırıltılı etekli ve toplu Rapunzel. Diğerinde de arkadaşlarıyla beraber, Tommy, Deniz ve Kashni.


"Palyaço"


"Çilekli pasta"


Bunu yeni çizdi "Fancy Spider" mış.


Dede, kısa saçlı anneanne ve dayısı.


Deniz kızı Ariel.


"Guangzhou". Kırmızı Tv Tower' a dikkat, pencerelerin hepsi kalpten yapılma.


"Göz kırpan Deniz Gökkuşağı ile oynuyor".




3 yaşından bunları da buldum fotolarını çekmişim bunca taşınma dolaşma derken kaybolursa diye.
"Uçan balonlar" isimli çalışma.


3 yaş itibariyle Deniz'in kaleminden "bizim aile". Buradaki dik saçlarımız gün itibariyle kızlarda uzun upuzun saçlara dönüşürken baba nedense kelleşmiş.


Diğer bir 3 yaş resmi, arkadaşı "Jada".

3 yaş "Çiçek".

"Nehir, köprü, balıklar ve su baloncukları", gene 3 yaşından.

Eğlendim bu postu yazarken iyi ki saklamışım bunları daha da çok var aslında ama kaş yapayım derken göz çıkaran blog işini beceremeyen anne olarak buna da şükür..

10 Mayıs 2012

Eski eve dönüş


İlk foto Deniz, Ekim 2008. İkincide Selin, Nisan 2012.


Döndük. Henüz İzmir'e olmasa da oraya dönmüş kadar oldum eski bloguma tekrar gelip yerleşince. Hayat Çin'de devam ediyor olabildiğine hızlı, ufak tefek dertler dışında bir sıkıntı yok. Hayat güzel, iki çocukla daha telaşlı, gürültü patırtılı, daha hızlı ama güzel. Zaman akıp gittikçe kafamdaki soru işaretleri artıyor yalnızca, dönünce ne yapacağız, Deniz' in okul işlerini bihaber hisseden anne olarak nasıl ayarlayacağım, yaptık oldu diyen münasebetsizlerin getirdiği yeni sistemle nasıl mücadele edeceğiz, en çok okul işleri kafamda, geçim derdinden de fazla. Ha bir de oraya nasıl adapte olacağız. Şaka değil buraya o kadar alışmışız ki midemiz bile ilk iş bozulan oluyor Türkiye tatillerinde. İyice Çin'li olduk, güneşe şemsiyesiz çıkmıyoruz.

Selin koocaman oldu, 9,5 aylık çok çok tatlı, çok mutlu, neşesi oyunu ve iştahı bol bir bebek. Bazen düşünüyorum Deniz de güleryüzlüydü ama Selin sanki daha çok gülüyor tam hatırlayamıyorum eskiyi. Derken eski postlarıma baktım Deniz' in 9 aylık olduğu. Tam tamına Selin hakkında kafamdan geçenleri yazmışım, kendi kendine gülmeye başlayarak dikkati çekmesi, oyunları dansları çıkardığı sesler bağırışları.

İki meleğim de büyüyor. Deniz' in okul ve dışarıda oyun sonrası eve girdiği anlar Selin'in en heyecanlanıp hareketlendiği zamanlar, çığlık çığlığa sevinçle Deniz'i karşılıyor bayılıyorum ikisini seyretmeye.
Deniz artık iyice abla modlarında. Doğum öncesi- sonrası onu "abla" konumuna koymamaya adlandırmamaya özen gösterdik. Şimdi kendine abla dedirtiyor, iddiasına göre Selin de ona sesleniyormuş abba abba diye. Anlattığına gore ona en çok söyledikleri
- ablacım seni çok seviyorum sana sarılmak istiyorum
- ablacım ben de en çok pembeyi seviyorum.

25 Ocak 2012

Kardeş olmak


4 yaşı ve yarım yaşı beraberce kutlamak...:)



Cıvıldamalarla anlaşmak ve gülüşmek...:)



Birbirini yemek ve gıdıklamak..:)



Çay partisi hazırlayan ablaya çığlıklarla eşlik etmektir. Abla- kardeş ilişkisi şimdilik bundan ibaret...:)

28 Eylül 2011

Selin 2 aylık


Aslında 2 ay 1 haftalık, dağılan parçalarını toparlamaya çalışan annesi anca buradan yakalayabildi. Yukarıdaki fotoda henüz 1 aylık. 2 aydır doğum yaptıgım hastaneye kontrole götürüyorum, 15 dakika masajı yapılıyor pilates topunda zıplıyor acayip hoşuna gidiyor. Doktor odasından çıkan bebekler masaj ve egzersiz odasında sıraya giriyorlar, Çin usulü bebek rutin muayenesi. 2. ay, Selin 5,5 kg, 57 cm. Maşallah!



Ben bu sefer neden böyle oldum Deniz minicik bebekken blog tutmaya başlamış habire fotoğraf çekip notlar alırdım diyordum ki şimdi iki çocuk annesi olduğumu idrak ettim. Bebek kadar ilgi bekleyen yeni durumuna adapte olmaya çalışan tatlı Deniz' im var, başbaşa doya doya vakit geçirmeyi özlediğim Deniz 'im.. Ne kadar anne ya da baba ayrı ayrı sadece onunla vakit yaratmaya çalışsak da yeterli olmuyor sanki. O ezilmesin kırılmasın ya da fazla ilgiden bu sefer de şımarmasın derken benim ayarlarım şaştı.

Hastanedeyken işler yolundaydı. Deniz' in herşeyiyle 4 tam gün boyunca Ayan ilgilendi. Gerçekten çok şanslıyız burada böyle bir insana rastlamaktan. En kıymetlimizi ona emanet ettik ve de hiç pişman olmadık. Sabahları yarım gün gittiği kreşten gelince hergün odaya geldiler, akşam tam uykuya yatmadan önce -Ayan 'in aklı- bizi aradı, annecim seni çok seviyorum tatlı rüyalar gör olur mu dediği her akşam sulusepken ağladım.

Bebekle eve geldiğimiz ilk gün ilk dakikalar. Sofra hazır yemeğe oturacağız hep beraber. Annem henüz yok. Bebek uyanıp ağlamaya başlayınca ben emzirmeye hazırlanıyorum. Aniden Deniz babasına sarılıp ilk defa gördüğüm şekilde içli içli ağlamaya başladı "ama ben annemle yemek yiyecektim..". Napacağımızı şaşırdık ne desek olmayacak , hormonlar lohusalık iki tarafa birden yetmek istemek, hepsinin birleşimiyle ben de başladım ağlamaya.

Sonrasında toparladık bugünlerde Deniz çok daha iyi, yine de bebek ağlayıp da yanına gitmem gerektiğinde -eğer onunla birşeyler yapıyorsak- şunu çok söylüyor kolumdan tutup "bırak anne sen gitme babam baksın ya da "sen kucağına alma benim yanımda kal".. gibi. Okuldan geldiğinde onunla vakit geçireyim istiyor ki ben de çok istiyorum ama bir tarafta da her an ilgi bekleyen ve gündüz uykularını hiç sevmeyen kucak gülü bir minik var. Bir tarafta da ben, bir bebeğe koşturan bir Deniz'e.. İki çocuk annesi olmak böyle birşeymiş diyorum, benim için ilk zamanları böyle geçti en azından, sürekli ya büyüğe ya da küçüğe karşı bir suçluluk ve yetememezlik hissi. Ama ikisini yanyana görmek hele Deniz'in bebeği şefkatle sevişini, onunla konuşmasını izlemek tarif edilemez güzellikte.

Annem 1 ayı aşkın yanımdaydı, o gittikten sonra tam dağıldım zaten. Ah annecim sana ilk işe başladığım zamanlar beraber Paris tatili sözüm vardı, seni taa nerelere getirttim. O zamanlar deselerdi ki Çin' de yaşayacaksın, hatta doğum yapacaksın çok komik gelirdi heralde. Annem geri döndü ve benim nispeten rahat günlerim sona erdi. Her gün okulda sadece pilav yiyen Deniz' e pilav, makarna yapmayayım, faydalı ne pişirsem diye düşünmeye bir de yemek pişirmeye başladım. Bu arada dengem şaşmış olduğu için sütüm azaldı. Sütüm azalıyor eyvah nasıl beslerim bebeğimi diye daha da strese girişim..Hintli arkadaşımın bana verdiği Fenugreek nam-ı diğer çemen otuna, rezene çaylarıma, habire yaptıgım komposto ve bulgur pilavına yüklenişim.. Ve sütün en iyi moralle geldiğini anlamam. Hala dinlenebiliyor değilim. Selin kuzu evdeki hiçbir yatağı sevmiyor, göğsümde emzirirken şekerlesin, ya da omzumda mırıl mırıl uyusun keyfine diyecek yok. 3. ayı bekliyorum, Deniz'in koliğinin birden sona erip uykuları düzene girdiği. Ey 3. ay çabuk gel ve beni şaşırt lütfen.

Deniz yaklaşık bir aydır yeni okuluna başladı, çok seviyor çok eğleniyor. Zamanlama, yeni sömestrin başlaması evdeki kardeşle iyi denk geldi. En iyi arkadaşım dediği Hintli Kashni'yle aynı sınıfa düştüler, komik kızlar elimi tuttun tutmadın kavgası yapıyorlar bazen. Yakın arkadaşları Jada ve Tommy farklı sınıftalar, çıkışta buluşup çete oluşturuyorlar resmen. Çinli sınıf arkadaşlarından da çok sevdikleri var "anne Saya' yı, Nina'yı bize çağıralım" diyor sürekli. Çinli veliler Deniz' in Çince konuşabildiğini anlayınca çok şaşırıyorlar. Kreş İngilizce ağırlıklı. Bir Amerikalı, 2 Çinli öğretmenleri var ama çocukların hepsi Çinli, dilin okula arkadaşlara adapte olmasında büyük etkisi oldu. Yine Ayan' in bize kazandırdıklarından, Deniz'le öyle güzel iletişimi var ki çok güzel sohbet ediyorlar ben anlamıyorum çoğu zaman. Ayan bana Deniz 'in söylediklerini anlatıyor gülüyoruz sevimli sevimli Çince konuşmasına.



Bu arada benim binbir surat Selin' imin gelişi ve varlığıyla hissettiklerim gene 3,5 yıl öncesinden farksız. Minicik bir bebeğin sıcaklığı, boynunun mis kokusu, göğsümde kollarıyla sarılıp iç çekerek uyuması ve emzirirken çıkardığı mırıltıları çok özlemişim. Emzirmenin verdiği sonsuz tatmin, huzur ve güven duygusu. Zamanın çabuk geçtiğini en yakınımdaki zıpır abladan çok net görüyorum, minik bebeğin yorucu yönlerini görmezden gelmeli hele ki şimdi gülümsemeye başladığı zamanların tadını çıkarmalı. Diyorum inşallah fazla dibe batmadan "anne" olmayı becerebilirim.